İstanbul Müftülüğü tarafından Bahçelievler Yenibosna Merkez Camii’nde İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin MAŞALI’nın da katıldığı sabah namazı buluşması gerçekleştirildi.
08.12.2019 tarihinde Bahçelievler Yenibosna Merkez Camii’nde düzenlenen Sabah namazı buluşmasına katılan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin MAŞALI, sabah namazının ardından yaptığı konuşmasının başında şunları söyledi: “Hak ve hakikate ulaşmak için Kur’an-ı Kerim ile Efendimiz’in (sas) sünnet ve sîretine başvurmamız kaçınılmaz. Böyle olduğu için de bugünkü sohbetimizde Hz. Peygamber’in (sas) bir hadislerini tahlil etmeye çalışacağız, bu hadiste altı çizilen hususları anlamaya ve hayatımıza aktarmaya gayret edeceğiz. Çünkü Hac suresinin 78. ayeti bizlere bir taraftan Hz. Peygamber’i (sas) örnek almayı diğer taraftan da ondan öğrendiklerimizi hayatımıza aktarmak suretiyle başkalarına örnek olmayı emretmektedir. Rabbim cümlemize bu noktada muvaffakiyet nasip eylesin.”
“Hangi seviyede olursak olalım Cenâb-ı Hakk’ın yardım ve desteğine her zaman muhtacız”
İl Müftüsü MAŞALI, konuşmasına şöyle devam etti: “Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiği uzunca bir hadis-i şerif var. Bu hadisin ilk bölümünde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyururlar: “Bir kimse, bir müminin dünyevi sıkıntısının hafiflemesini sağlarsa Allah da onun uhrevi sıkıntısının hafiflemesini sağlar. Bir kimse, darda bulunan birine kolaylık gösterirse, Allah da o kimseye hem dünyada hem de ahirette kolaylık verir.” Evet, bu hadisi şerif bize, birbirimizin derdiyle dertlenmemiz ve birbirimizin sıkıntısına duyarsız olmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Zira bu dünya hayatında kimi zaman bollukla kimi zaman da darlıkla imtihan oluruz. Bolluk içinde yüzdüğümüz günlerde Müslüman kardeşimizin sıkıntısına duyarsız kalırsak bu durum Allah’ın gücüne gidebilir ve darlıkla imtihan olunabiliriz. Bugün çok üst düzeyde maddi imkânlar içinde olsak da ileride sıkıntıya düşmeyeceğimizin garantisi yoktur. Dolayısıyla Rabbimizin lütfettiği imkânlarımızı darda olan kardeşlerimizin ferahlaması, nefes alması uğruna kullanmak Müslümanlığımızın bir gereğidir. Böyle bir tutum bizi hem gün geçtikçe daha da hâkim hale gelen bencillik illetinden koruyacak ve başkalarına yardımda bulunmanın vereceği bir iç huzura ulaşmamızı sağlayacak hem de Cenab-ı Hakkın yardım ve himayesine nail olmamızı temin edecektir. Zira okuduğum hadis-i şerîf başkalarına destek olan kimsenin Allah’ın desteğini elde edeceğini vaat ediyor. Durumumuz, maddi imkânımız ne olursa olsun Cenâb-ı Hakk’ın yardımına ve desteğine her zaman muhtacız. Çünkü bizler aciz varlıklarız. Yardıma muhtaç olmayan sadece Cenab-ı Hakk’tır. İhlas sûresinde Allah’ın bir sıfatı olarak geçen “samed” kelimesi “Allah’ın hiçbir varlığa muhtaç olmadığı” anlamına gelir. Rabbimizin desteğine her zaman muhtaç olduğumuzu asla unutmayalım. Sahip olduğumuz imkânlar bizi şımarıklığa sevk etmesin. Rabbim bu duruma düşmekten bizi korusun kollasın.”
“Başkalarının kusur ve kabahatlerini araştıranlar, kendilerinin kusurlarını göremezler.”
“Hadis-i şerîfin devamında Efendimiz (sas) şöyle buyururlar: “Kim bir Müslümanın kusurunu örterse Allah da gerek dünyada gerekse ahirette onun kusurlarını örter.” Hadis-i Şerif’in bu bölümünde ise başkalarının kusurlarını örtmenin Müslümanca bir davranış olduğuna işaret ediliyor. Ama gel gör ki bu Nebevî tavsiyeye pek kulak vermiyoruz. Zira iki kişi bir araya geldiğimizde hep başkalarının kusur ve kabahatlerinden dem vuruyoruz. Adeta bizler kusursuz varlıklarmışız gibi bir yaklaşım içine giriyoruz. Oysa kimsenin bilmediği nice kusurumuz, günahımız vardır. Haddizatında bize düşen Rabbimizin bizim kusurlarımızı örtmesi gibi bizim de başkalarının kusur ve kabahatlerini ortaya sermemek olmalıdır. Allah Teâlâ’nın “settâru’l-uyûb/ayıpları alabildiğine örten” oluşunu kendimize düstur edinmemiz gerekir. “Tehallakû bi ahlâkıllah/Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın” sözünün ifade ettiği de budur. Evet, Allah’ın isim ve sıfatları yani “Esmâ-i Hüsnâ”sı bize insan-ı kâmil olmanın yolunu gösterir. Bir başka ifadeyle insan-ı kâmil demek, Allah’ın sıfatlarını hayatında düstur edinmiş kimse demektir. Yani Allah rahîmdir, o halde ben de rahmetli olayım, Allah latîftir, o halde başkalarına lütufta bulunayım, Allah hafîzdir, o halde ben de başkalarının hak ve hukukunu koruyayım şeklinde bir yaklaşımı esas alan kişidir insan-ı kâmil.”
“Amelinin geri bıraktığı kişiyi nesebi asla ileri götürmez.”
Hadis-i şerifin sonunda insanın soy ve sopunun, hangi kabileye ve hangi ırka mensup olduğunun abartılmaması gerektiği, insanı değerli kılanın ameli olduğu ifade edilmektedir. Nesep yani asil bir geçmişe sahip olmak, önemli bir ailenin üyesi olmak, tanınmış bir sosyal kesimden geliyor olmak güzel nimetlerdir. Ancak Allah katında bunların tek başına bir değeri söz konusu değildir. Kişiyi Allah’ın nezdinde ayrıcalıklı kılacak tek şey, amelidir, davranışlarıdır, yapıp ettikleridir. Rabbim cümlemizi asalet ve şerefini amellerinden ve yapıp ettiklerinden alanlardan eylesin. Yine bizleri sadece geçmişlerinin güzelliklerini aktaranlardan değil, iftihar vesilesi işler yapmak suretiyle kendilerini geleceğe aktaranlardan eylesin. Amin….”
Bahçelievler Kaymakamı, Bahçelievler Belediye Başkanı, İl Müftü Yardımcıları ve Bahçelievler İlçe Müftüsü’nün de iştirak ettiği programa kadını-erkeğiyle, çocuğu-genciyle yoğun bir katılım gerçekleşti.