Cankiri'da Ahiret Inancı

ahiret inancı

AHİRET İNANCI

İman en büyük imkândır. Nasıl Allah inancı kişinin tüm düşünce ve eylemlerini etkiliyorsa Ahiret inancı da insanın dünya hayatına bakışını değiştirecektir. Hayata tek dünyalı bakmakla iki dünyalı bakmak arasında çok büyük fark vardır. Tek dünyalı bakışta her şey bu dünya içindir. iİki dünyalı bakışta ise dünyadan nasibimizi unutmadan asıl ahiret mutluluğu için yaşama vardır.

Her şeyden önce yerleri, gökleri ve ikisi arasındakileri yaratan Allah (c.c.), ahiretin de sahibi ve malikidir. Bizden kendisine inandığımız gibi ahiret gününe de inanmamızı ve ona göre davranmamızı istemektedir. “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamber’ine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisa, 4/136) “İnkâr edenler, öldükten sonra tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: “Hayır! (Zannettiğiniz gibi değil.) Rabbime and olsun ki, siz, mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu ise Allah’a göre kolaydır.”  (Tegabün, 64/7)

Kur’an’ı Kerim’de  “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk, 67/2) ayetinde önce ölümün sonrada hayatın zikredilmesi çok çarpıcıdır. Ölümü ve hayatı yaratan Allah’tır. Niçin önce hayat değil de ölüm başa alınmıştır? Aslında hayata anlam katan, hayatı yaşanılır kılan ölüm duygusudur. Ölüm olgusunu içselleştiren bir birey, hayatını disipline eder ve hayatının bir gayesi olur.

Ahirete iman konusunda dikkat çeken hususlardan birisi de bu konunun Allah’a imanla birlikte zikredilmesidir. Ahirete iman ile Allah’a iman arasında doğrudan ve son derece güçlü bir bağ bulunmaktadır. Kişinin ahireti inkâr etmesi onu var eden ve varlığı konusunda da insanlığı bilgilendiren Allah’ı da inkâr etmesi anlamına gelir.

Herkesin davranışlarının adaletli bir şekilde karşılığını görmesi için, hiçbir yan etkinin bulunmayacağı, adil bir mahkemenin ve adalet ortamının gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde, yeryüzündeki haksızlıklar ve zulümler, yapanın yanına kâr kalır. Böyle bir durum akla aykırıdır. İşte bu sebeple, herkesin yaptıklarının hesabını vereceği bir ikinci hayat zorunludur. Öyleyse; Ölüm bir yok oluş değil, asıl ve sonsuz hayatın bir başlangıcıdır.

İşte İslâm akaidinin temel esaslarından biri olan ahirete iman, mutlak adaletin tecelli edeceğine imanın da bir gereğidir. Çünkü Peygamber Efendimizin ifadesiyle  “Kıyamet gününde tüm haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkı alınacaktır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 2)

Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamı ile ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır.( Bakara, 2/281) Ahiret inancı, İslam inancının en önemli ilkelerinden biridir. Kur’an’ın ifadesiyle: “Zerre kadar hayır yapan mükâfatını görecek, zerre kadar kötülük yapan da cezasını görecektir.”   (Zilzal, 99/7–8)

Ahirete, öldükten sonra dirilip dünyada işlenen amellerden hesaba çekileceğine, cennet ve cehenneme inanmanın bu dünya hayatında pek çok etkileri, fayda ve neticeleri vardır. Dünya hayatını gerçek yönüyle tasavvur ederek değerlendirmek ancak bu imanın sayesinde mümkündür. Çünkü insan fıtratına uygun olan bu inanca göre dünya ile ahiret birbirine bağlıdır. Dünya ahiretin tarlası ve ahiret için olduğu gibi, ahiret de dünya için bu dünyanın nizam ve düzeni içindir. İnsan ahiretini dünyada kazandığı gibi, dünyasını da ahirete olan imanı sayesinde ve ölçüsünde düzeltir ve mamur eder. Ahiret inancı, insanı boşluktan ve ümitsizlikten kurtarır, ilâhî adaletin gerçekleşecek olması, azmi ve gayreti arttırır.

Durali GÜL

Cezaevi Vaizi