Çankırı'da Ramazan'da İyilik Rüzgarı

Çankırı'da Ramazan'da İyilik Rüzgarı

Ramazan ve Yeryüzüne Hâkim Kılınacak İyilik: Bir Müminin Sorumluluğu İslam dini, mümine sadece ahiret mutluluğu değil, dünya hayatında da huzur ve refah vaat eder.

Bu dünya ve ahiret saadetinin yolu ise, şüphesiz, iyiliğin yaygınlaşması ve kötülüğün önlenmesinden geçer. Kur'an-ı Kerim'de, “And olsun zikirden sonra Zebur’da da, “Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır” diye yazmıştık.

” (Enbiya, 21/105) ayetiyle vurgulandığı gibi, yeryüzünün ıslahı ve mamur kılınması, mümin bireyin en önemli sorumluluklarından biridir.

Bu sorumluluk, sadece bireysel ibadetlerle değil, aktif bir şekilde hayata katılım ve iyiliğin yaygınlaştırılmasıyla gerçekleştirilebilir.

Tarihe baktığımızda, her dönemde zalimlerin ve kötü niyetlilerin hakimiyeti görülse de, nihayetinde iyilerin, yani salih kulların zafer kazandığı ve yeryüzüne iyiliğin hakim olduğu bir gerçektir.

Firavun, Nemrut ve Calut gibi despot hükümdarlar ve Karun, Haman gibi güç odakları, peygamberlerin ve salih ümmetlerinin mücadelesi sonucu tarihin sayfalarına mağlup ve yok olmuş güçler olarak geçmiştir.

İslam tarihi de, Hz. Peygamber (s. a. s. )'e karşı çıkan inkârcıların nihayetinde mağlup olup, İslam'ın hakim olduğu bir dönemin başlangıcını gösterir.

Bu süreç, iyiliğin er geç zafer kazanacağına dair güçlü bir kanıttır. Ancak "iyilik" kavramı, somutlaştırılması gereken geniş kapsamlı bir olgudur.

Kur'an ve sünnette "hayır", "birr", "ihsan", "hasenat", "lütuf", "fazl", "kerem", "marûf", "mürüvvet", "salih" gibi birçok kelimeyle ifade edilen iyilik, aslında insanın vicdanıyla ve kalbiyle özdeşleşen bir durumdur.

Peygamber Efendimiz (s. a. s. )'in, “İyilik, gönlünü huzura kavuşturan ve içine sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva verseler bile, gönlünü huzursuz eden ve içinde kuşku bırakan şeydir.

” (Dârimî, Büyû’, 2) hadisi, iyiliğin öznel bir yanı olduğunu, ancak kalbin huzuruyla ölçülebileceğini göstermektedir. Hz. Peygamber (s.

a. s. )'in, "Her iyilik/güzel iş bir sadakadır. " (Buhârî, Edeb,33) hadisi ise, iyiliğin boyutlarını genişleterek, maddi imkânlardan bağımsız olduğunu vurgulamaktadır.

Zenginin malıyla, bilginin ilmiyle, güçlünün gücüyle olduğu kadar, gencin yaşlıya saygısı, yaşlının nasihati, kötülüğe engel olmak, yol göstermek, yolda bir engeli kaldırmak da iyilik kapsamına girer.

"İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. " hadisi ise (Müslim, Zekât,56), iyiliğin günlük hayattaki her eylemde somutlaştırılabileceğini göstermektedir.

Hz. Mevlana'nın, iyiliğin ekin eken çiftçiye benzetilmesi, iyiliğin getirilerinin zamanla ve katlanarak geri döneceğine dair güzel bir metafordur.

Ambarını boşaltarak tohum eken çiftçi gibi, iyilikte bulunan kişi de, malının iyisinden harcayarak, Allah'ın bereketini ve mükâfatını beklemelidir.

Ramazan ayı, iyiliği çoğaltmak için eşsiz bir fırsattır. Zengin, fakire yardım etmeli; güçlü, zayıfın yanında olmalı; âlim, cahilliği aydınlatmalıdır.

Zekât, sadaka, fidye ve iftar gibi ibadetler, sadece birer vecibe değil, aynı zamanda iyiliğe giden yolların anahtarlarıdır. Peygamber Efendimiz (s.

a. s. )'in, "Öyle insanlar vardır ki (âdeta) hayrın anahtarları, şerrin kilitleri gibidir. " hadisi (İbn Mâce,Sünnet,19), iyiliğin yaygınlaşması için bireysel çabaların önemini vurgular.

Özetle, Ramazan ayı boyunca ve hayatımızın her anında, Hz. Ömer gibi kendimizi sorgulamalı, "Bugün Allah için ne yaptım?" diye düşünmeli ve iyiliklerimizi çoğaltmak için gayret etmeliyiz.

Rabbimizden, iyiliklerini çoğaltan, iyilikte mutlu olan, kötülükten sakınan ve yaptığı kötülükler için af dileyen kullarından olmayı niyaz etmeliyiz.