Cankiri'da Ramazan Ve Ahiret Bilinci (makale)

ramazan ve ahiret bilinci (makale)

Her gün değişik vesilelerle okuduğumuz Fatiha suresinde:  “Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.” (Fatiha, 1/4) diyerek Rabbimize hamd ederken, diğer taraftan bu ayeti kerimede bizlere ahirette hesaba çekileceğimizi hatırlatmaktadır. Ayette insan hayatının dünya ile sınırlı olmadığı, insanın dünyada yaptığı iyiliklerinin mükâfatı, kötülüklerinin cezası olacağına işaret edilmektedir.

Ahiret, dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen devam edecek olan sonsuz hayattır. Kur’ân-ı Kerîm’de yüzden fazla terim ve deyim kullanılarak ahiret inancı anlatılmaktadır.  Cibril hadisi diye meşhur olan hadisi şerifte Cebrail (a.s.) gelir ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e “İslam nedir?” diye sorduktan sonra;

 “İman nedir?” diye sorar. Allah Resulü (s.a.s.) Efendimiz: “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe hayır ve şerriyle kadere inanmaktır.”  (İbn Hanbel, I, 28) cevabını verir. Ahirete iman, iman esaslarından bir tanesidir.

Ahiret hayatını gerekli kılan, bu dünya hayatının bir imtihan yeri olmasıdır. Herkes bu dünyada imtihan olmakta kimi zengin kimi fakir, kimi âmir kimi memur, kimi sağlam kimi hasta olarak denenmektedir ve sonuçta bütün insanlar itaatkâr veya âsi, âdil veya zalim, iyi veya kötü olarak Allah'ın huzuruna çıkacaklardır. Dünya hayatındaki haksızlıkların, haddi aşmaların cezasının verilmesi ve işlenen iyilik ve taatlerin ödüllendirilmesi için ilâhî divan kurulacak, herkes birbiri ile hesaplaşacak, haklı ile haksız ayırt edilecek ve kişiye ameline göre karşılık verilecektir. (İslam’da İnanç Esasları, B. Topaloğlu, Y. Ş. Yavuz, İ. Çelebi, s. 248)

Aslında dünyaya anlam kazandıran ahirettir. Dünya hayatının akışı ancak ahiret bilinci devreye alındığında anlaşılabilir. Aksi takdirde dünya kargaşa ve hiçlik olarak tanımlanır. Hesaba çekilmeyi bir kenara koyarsak hayat anlayışımız sadece dünya endeksli olur. Hayat tasavvuru dünya ile başlayıp dünya ile son bulur, daha öte gitmez. Hayatın bütün detaylarının sorgulandığı, en küçük bir amelin dahi saklanamadığı bir gün vardır. Bu dünyada olup biten pek çok durum; savaş-barış, huzur-tasa, neşe-hüzün, zulüm-adalet, kazanç-kayıp gerçek anlam ve değerini ancak ölümden sonra bir hayata inanmakla bulur.

Diğer taraftan insan sorumlu bir varlıktır. Sorumluluğu olan hususlarda insanın hesaba çekilmesi pek tabidir. İnsanlar dünya hayatında zekâ, kabiliyet, sağlık, servet vb. nimetler bakımlardan eşit durumda değildir. Fakruzarûret acılarıyla ölenler olduğu gibi zenginlik zevkleri içinde gözlerini hayata kapayanlar da vardır. Şayet fakir kötü, zengin iyi bir insan idiyse adalet yerini bulmuş denebilir; fakat durum tersine ise, ömrünü acılar içinde geçiren dürüst ama fakir insanın mükâfat göreceği ikinci bir hayat gereklidir.

Dünya hayatında insanın zorluklarla, haksızlıklarla mücadele ettiği halde bunları ortadan kaldıramadığı, neticede elem çektiği bir gerçektir. Mutlak adaletin tecelli edeceği, iyiliğin mükâfatlandırılması için bütün engellerin ortadan kalkacağı ebediyet âleminin varlığına inanmak, insan için büyük bir teselli kaynağı ve yaşama sevincidir

“Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” (Ankebut, 29/64) İnsan için önemli olan, ahiret yurdundaki asıl hayatı kurtarmasıdır. Dünyanın geçici güzelliğine kapılıp, ahiretini ihmal etmemelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Allah’ım hayat ancak ahiret hayatıdır.” (Müslim, Cihad, 4773) Hadisi şerif dünya hayatının gereksizliği manasını ifade etmez. İnsanın önündeki ahiretine dikkat çeker. Abdullah b. Ömer (r.a.) Resûlullah (s.a.s.) benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. (Buhârî, Rikak 3) Garib, gurbette olan, memleketinden uzakta olan kimsedir. İnsan ahirete nispetle dünyada gurbette olan kimse gibidir. Asıl yurdu ahirettir. Dünyaya yerinde ve yeterince kıymet vermek ahirete hazırlık yapmak gerekir.

Dünya hayatı, insanın ahiret yolculuğunun önemli duraklarından bir tanesidir. İnsan ahiretini dünyada kazanır. İnsan dünyada ektiği tohumun ürününü ahirette hasat edecektir. Bir çeşit dünya ahiretin tarlasıdır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:   “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir. En sonunda yalnız rabbine varılacaktır.” (Necm, 53/39-42)

Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız. (Müminûn, 23/115) Doğumla başlayan insanın dünya hayatı ölümle son bulurken, sonsuz hayatın kapısı aralanır. Kabir hayatı sonrası Sur’a üflenmesiyle yeniden diriliş gerçekleşir. Amel defterlerinin dağıtılmasıyla, dünya hayatının hesabı verilir. İnsan dünyada yaptıklarının karşılığını görecektir. Dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen devam edecek olan ikinci ve asıl hayat ahiret hayatıdır. Ahiret hayatı sonsuzdur. İman esaslarından bir tanesi ölümden sonra sonsuz bir ahiret hayatı olduğuna iman etmektir. Ahiret iman eden mümin başta rabbine olmak üzere çevresine ve bütün mahlûkata sorumluluk bilinci ile hareket eder, bir gün hayatının hesabını vereceğini bilerek yaşar.

Hazırlayan: Hüseyin Yazıcı

                        İl  Vaizi