Diyanet işleri başkanı Erbaş'dan Kayseri hunat camii'nde hutbe

DiYANET işLERi BAşKANı ERBAş'DAN KAYSERi HUNAT CAMii'NDE HUTBE

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ERBAŞ’DAN KAYSERİ HUNAT CAMİİ’NDE HUTBE

Diyanet İşleri Bakanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı, Erciyes Üniversitesi ve Kayseri İl Müftülüğümüzün ev sahipliğinde Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Merkezinde düzenlenen “Birlikte Yaşama Ahlakı ve Kültürü” konulu IV. Uluslararası Öğrenci Sempozyumu’nun açılış törenine katılmak için geldiği Kayseri'de cuma namazını Hunat Camisi'nde kıldı.

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kayseri Hunat Camii’nde hutbe irad ederek cuma namazı kıldırdı.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ 

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

اللَّهُمَّ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَبِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَ أُحْصِى ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ

 

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

 

Rahmeti sonsuz, affı sınırsız olan Yüce Rabbimiz, okuduğum ayet-i kerimede bizlere şu müjdeyi vermektedir: “De ki: ‘Ey kendi aleyhlerine günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah dilerse bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” [1]

 

Kardeşlerim!

 

Af, arınma, mağfiret ve kurtuluş vesilesi olan Berat gecesine yaklaşmanın sevincini yaşıyoruz. Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Hep birlikte 30 Nisan Pazartesiyi Salıya bağlayan gece Berat gecesini idrak edeceğiz inşallah.

 

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir kutsî hadiste şöyle buyurmuştur: “Şaban ayının on beşinci gününü oruçlu geçirin. Gecesinde ise ibadete kalkın. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teala keyfiyetini bilemediğimiz bir halde en yakın semaya tecelli ederek fecir doğuncaya kadar: ‘Bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Musibete uğrayan yok mu, ona afiyet vereyim… buyurur.” [2] 

 

Kardeşlerim!

 

Ömür, bizim en kıymetli sermayemizdir. Her saatimiz hazine, her dakikamız servet değerindedir. Berat gecesi de hayat yolculuğumuzun en bereketli duraklarından biridir. Berat bizlere varlığımızı yeniden gözden geçirme, muhasebe ve tefekkür etme fırsatı verme gecesidir. Berat,  mağfirettir. İlahî rahmetin tecelli ettiği gündür. Berat, nedamet ve umut zamanıdır. Berat gecesi ellerin duaya, gönüllerin semaya açıldığı gecedir. Rabbimize yönelip mağfiret iklimine girmenin adıdır Berat.

 

Berat, kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Berat, arzularımızın, hevâ ve heveslerimizin, bencilliklerimizin etkisinden, nefsimizin esaretinden kurtulma gecesidir. Nefis ve şeytanın hile ve tuzaklarına karşı teyakkuzda olma bilincini diri tutma vaktidir.

 

Müminler!

 

Her yıl gelen Berat gecesi, bizlere, her türlü kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten uzak kalmayı öğretir. Berat gecesi bize sadece Allah’ın affına mazhar olmayı değil, affedici olmayı da hatırlatır. Zira Allah’tan af bekleyen affedici olur. Kendisine, ailesine, din kardeşlerine, çevresine ve tüm kâinata karşı affedici ve hoşgörülü olur. Allah’ın hoşnutluğunu isteyen, hiç kimseyi hor ve hakir göremez. Allah’ın sevgisine ulaşmak isteyen, daima yüreğinde sevgi ve merhamet taşır.

 

Kardeşlerim!

 

Bu gece vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki, “insanlık için gönderilmiş hayırlı bir ümmet” olma yolunda hepimize ayrı ayrı sorumluluklar düşmektedir. Zira etrafımızda olup bitenlere karşı duyarsız kalarak salih bir mümin olmamız mümkün değildir.

 

Geliniz bu bereketli zaman diliminde unuttuğumuz ve terk ettiğimiz sorumlulukları yeniden hatırlayalım. Dünyayı ahirete tercih eder hale gelmişsek en yakınlarımızdan dahi esirgediğimiz sevgi ve merhamet için tövbe edelim. Yetim ve öksüzleri, mazlum kardeşlerimizi yalnız bırakmışsak eğer tövbe edelim. İhmal ettiğimiz kulluğumuzu gözden geçirelim. Hırpalanmış şu gönül dünyamızı dua, ibadet ve tefekkür ile taçlandıralım. Günaha ve kötülüğe giden yollara set çekelim. İyiliğin egemen olduğu bir dünya için çaba gösterelim. Allah’ın rahmetinin bolca tecelli ettiği bu günleri en güzel şekilde değerlendirelim. Taatimizle, teslimiyetimizle, salih amellerimizle tövbelerimizi, istiğfarlarımızı yalnız O’na arz edelim. Hatalarımızdan, kusurlarımızdan, günahlarımızdan bir daha dönmemek üzere yüz çevirelim.

 

Hutbemi, Efendimiz (s.a.s) şu duasıyla bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına, Sen’den yine Sana sığınıyorum. Sana övgüleri saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”[3]

 

“Allah’ım, Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana en güzel şekilde ibadet etmek için bize yardım eyle.” [4]