Gumushane'de Ailede Manevi Eğitim Fırsatı üç Aylar

ailede manevi eğitim fırsatı üç aylar

AİLEDE MANEVİ EĞİTİM FIRSATI ÜÇ AYLAR

Her yıl gelişiyle manevi dünyamızda yepyeni inkişaflara vesile olan üç aylar, en kıymetli fırsat zamanlarıdır. Kulluk bilincine ermenin, iyi, güzel ve doğru olandan nasiplenmenin, ömrümüze milat olacak kararlara niyet almanın, gaflet perdelerini kaldırıp hakikat yolunda gayrete gelmenin, rahmetle yüklenip zahmete çağıran ne varsa terk etmenin ve samimiyetle arınmanın, yeme içmeyi bırakmaktan öte, malayani kabilinden faydasız ve boş işleri terk edip anlamlı ve hikmet üzere bir hayat yolunda güzel alışkanlıkları kazanmanın vaktidir. Rabbimizin merhametinin bir tezahürü olan rahmet yüklü bu vakitlerin çok büyük bir fırsat, belki de son fırsat olduğunun bilinciyle hareket etme zamanıdır. Can emaneti mesuliyeti taşıdığımız ailemize karşı rehberlik vazifemizi yerine getirmenin ve “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...” (Tahrîm, 66/6) ayetinin rehberliğinde vazifeyi kuşanmanın vaktidir. Çocuk, anne ve babasına verilen en kıymetli can emaneti ve büyük bir imtihandır. Emanete hakkıyla sahip çıkıp imtihanı başarıyla geçmek ise çocuğun istikamet üzere yetiştirilmesiyle mümkündür. Çocuk, tertemiz bomboş bir sayfa gibi her şeyi yapmaya meyilli olarak yuvamızı teşrif eder. Bu sayfaya ne yazacağını ve nasıl yazacağını ise ebeveyni tayin eder. “Her doğan, fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hristiyan veya Mecusi yapar…” (Müslim, Kader, 22) Çocuğun fıtrat üzere yetişmesi ise büyük bir özveri ve emek isterken örnek bir hayat yaşamayı da gerekli kılar. Çocukların ebeveyninin örnekliğini modelleyerek geliştiğini İbn Haldun çok güzel bir şekilde ifade etmiştir: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.” Sevgili Peygamberimizin de (s.a.s.) ifade ettiği gibi bu model aktarımı çocuğa verilebilecek en kıymetli bağıştır. “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizi, Birr, 33) O hâlde anne ve babanın da “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff, 61/2) ayeti rehberliğinde önce kendi aralarındaki iyi bir örneklikle manevi aktarımı gerçekleştirmeleri gerekir. Nitekim çocuklar, ebeveynin parmakla işaret ettiği yeri değil, bizzat anne ve babalarının ayak izlerini takip ederek modellemeyle öğrenmektedirler.

Diğer yandan kulluk bilincinin çocukta inşa edilmesi, ebeveynin hayatın içindeki fırsatları değerlendirebilme kabiliyetiyle de doğrudan orantılıdır. Dinin bir hayat modeli olduğundan hareketle zaman ve mekânın farkındalığı ile bu bilinci vermek kaçınılmazdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de mübarek vakitleri, yaşanan olayları vesile edip sahabeye önemli aktarımlarda bulunmuştur. İçinde kandillerin de bulunduğu, bereketiyle her yıl ömrümüze kattığımız üç aylar ise böyle bir eğitim için bulunmaz bir fırsattır.

Receple başlayıp şaban ayıyla devam eden ve ramazan ayıyla taçlanan bu aylar, ailede manevi birliktelikler için âdeta büyük bir davettir. Yetişkinlerin dimağında kalan en tatlı çocukluk hatıralarının bu mübarek vakitlere denk gelmesi elbette ki bir rastlantı değildir. Manevi birlikteliklerin ailede bir arada yaşanması, küçükten büyüğe ailenin her ferdi için huzur vesilesidir.

Recep ayının ilk cuma gecesi Regaip Kandili, yine recep ayının yirmi yedinci gecesi Miraç Kandili, şaban ayının on beşinci gecesi Berat ve ramazan ayının yirmi yedinci gecesi olan Kadir Gecesi; üç ayların içinde idrak ettiğimiz bu dört önemli gece özellikle çocuklarda ve gençlerde gönüller yaparak manevi inkişafa vesile olacak gecelerdir.

Üç aylar, “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et...” (Tâhâ, 20/132) ayetinin tezahürü olacak şekilde, kişinin önce kendi muhasebesinden başlayarak ailesiyle birlikte namazları eda edebilmesi için çok değerli vakitlerdir. Aile fertlerine namaz kılmalarını hatırlatmaktan öte, hep birlikte namazlarımızı eda edelim demenin tesirinin bereketini yaşamak için bulunmaz bir imkândır. Aynı zamanda aile sohbetlerinde namazın anlamı ve nasıl olması gerektiği üzerinde durularak namaz şuuru verilmeye çalışılmalıdır. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Ebu Davud, Edeb, 20) prensibi de unutulmadan, teşvik edici ve gönül alıcı şekilde bu eğitim verilmelidir. Yeri geldiğinde gayretleri ödüllendirilmeli ve takdir edilerek devamlılıkları sağlanmalıdır. Özellikle ramazan ayında müminlerin büyük bir muhabbetle buluştuğu teravih namazlarına mümkün oldukça ailece iştirak edilmeli, çocuklarımızın gençlerimizin hatırlarında kalacak gönüllerine işleyen vakitler artırılmalıdır. Bütün bu vakitler çocuğun gönlünün derinliklerine atılmış bir tohum gibi zamanla kök salacak ve kurduğu bu bağ hayatında ona rehberlik edecektir.

Üç aylar, başta ramazan-ı şerif olmak üzere oruç aylarıdır. Hikmetlerle yüklü oruç ibadetinin çocuğa kazandırılması, aynı zamanda orucun mana ve ehemmiyetinin aktarımı da bu ayların bereketiyle buluşturulmalıdır. Günümüzde, iradeyi felç ederek her alanda zafiyete sürükleyecek sayısız faktör bulunmaktadır. Orucun irade kazandıran yönü, manevi eğitim açısından da büyük önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra aile birlikteliğiyle yaşanan iftar ve sahur sofraları da toplu olarak yapılan ibadetlerin verdiği manevi hazzın hissedilebileceği alternatifsiz zamanlardır. Bu sofralar; akrabalık bağlarını ve misafir bereketini, cömertlik ve kardeşlik duygusu gibi birçok değeri, söze başvurmaya gerek kalmadan yaşayarak aktarmanın yegâne yoludur.

Salavatlar, dualar, zikirler, ikramlar, sadakalar, hediyeleşmelerle ihya etmeye çalıştığımız kandiller de ailede manevi aktarım için eşi bulunmaz zamanlardır. Bu geceleri vesile ederek bir hastayı ailece ziyaret etmek, ihtiyaçlı bir ailenin hanesine gidip ihtiyaçlarını görüp gönüllerini almak, akrabalarla bir araya gelmek, komşularımıza ikramlarda bulunmak, hediyeleşmek ve Rabbimizin rızasını bulmaya çalıştığımız nice amel, manevi hazzı ailece yaşayabileceğimiz büyük kazanımlardır.

Üç aylar; hidayet rehberi, şifa kaynağı olan Kur’an-ı Kerim ile irtibatımızı tazeleyeceğimiz, manası ile yeniden kavuşacağımız, tilavetiyle huzur bulacağımız mübarek vakitlerdir. Bu ayları Kur'an eğitimi seferberliğiyle daha da bereketli kılmak, ailece Kur'an okumaları yapmak, ayetlerin idrakine varmaya çalışmak rahmet günlerinde ihmal edilmemesi gerekenler arasındadır.

Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) örnekliğinden feyiz bulacak şekilde, siyer ve hadis okumaları da bu mübarek zamanları tezyin etmek açısından bir o kadar önemlidir. Her gece bir hadis-i şerif dahi olsa zikredip ailece iştirak edilebilecek bir sohbet ortamı kurmak ya da bir sünnetin daha hayatlarımızda yeşermesine vesile olacak şekilde ailemizi ortak bir niyette buluşturmak da yapılabilecekler arasındadır.

Üç aylar, insanın kendine dönüp hakikat aynasından benliğini yoklaması gereken bir zamandır. Kişinin eksikliklerini, hatalarını ve kusurlarını fark etmesi için bir fırsattır. Yeni bir sayfa açıp yeni başlangıçlara vesile olacak şekilde değerlendirebilmek için samimiyetle Rabbimizden af ve mağfiret talep etme zamanıdır. Tövbe kapısına varıp ruhlarımızı arındırmanın ve olumsuz olabilecek davranış ve alışkanlıklara veda etmenin zamanıdır. “...Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahîm, 14/7) ayetinin rehberliğinde, önce elinde olanın kıymetini idrak etmek sonra elindekini gönülden paylaşarak nimetlerin şükrüne ermek gerekir. Mümin kardeşliği hukuku gereği yoksul ve ihtiyaç sahiplerini görüp gözetmek, ünsiyete vesile olacak şekilde sadaka ve infaklarla bu birlikteliği muhafaza etmek de en önemli vazifelerdendir. Bu aylarda ailemizle birlikte, yardım bekleyen gönüllere uzanmak, hâlini yoklamak, müşkülünü gidermek çocuklarımıza manevi aktarım sağlayabileceğimiz hayatın içinden en etkin eğitim metodu olacaktır.

Sevgi ve güven duygusunun karşılanması, insanın en temel ihtiyacıdır. Yetersiz olduğunun bilinciyle, sevginin ve güvenin asıl kaynağından güç almak isteyen insana “... Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin...! (Furkân, 25/77) ayeti rehberliğinde duanın ehemmiyeti uyarısı yapılır. Ailenin, hayatın içindeki zamanları ve olayları dua fırsatına çevirmesi, çocuğun anlamlı bir hayatın ilk temellerini atması için ihmal edilmemesi gereken bir tutumdur. Özellikle aile birlikteliklerinde dualarda başkalarına da yer verilmesi, çocuk dünyasında kurulmaya çalışılan sevgi ve yakınlık gibi değerlerin temellerini oluşturur. Özellikle cemaatle kılınan namazlar ve iftar sofraları ailece el açıp dua etmeye vesile kaçırılmaz fırsatlardır.

“Allah’ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259) duasıyla başladığımız üç aylar, önemli bir manevi eğitim imkânı sunmaktadır. Manevi hazzın, huzur ve sükûnun kalplere inşirah olduğu bu vakitlerin idrakinde olarak kendimiz ve ailemiz için ne yapabiliriz çabası içinde güzel niyetlerle geçirilmesi gereken kaçırılmaz bir fırsat olduğu unutulmamalıdır.

 

Esra KALPAKÇI

Adapazarı İlçe Müftülüğü Vaizi