Sınavsız ilitama farklı bir bakış.
SINAVSIZ İLİTAM MESELESİNE FARKLI BİR BAKIŞ
SINAVSIZ İLİTAM MESELESİNE FARKLI BİR BAKIŞ
Bildiğiniz gibi, ilahiyat önlisans mezunları için sınavsız İLİTAM (İlahiyat Lisans Tamamlama) 02.05.2018 tarihi itibarıyla kabul edildi. Bu bir başarı mıdır, hak mıdır yoksa haksızlık mıdır gibi tartışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu yazımda, konu ile tarihi süreç içerisinde yaşanan bazı bilgileri kısa ve öz olarak aktardıktan sonra kendi kanaatimi de sizlerle paylaşacağım.
Din görevlilerinin "bilgi düzeyini yükseltmek ve daha nitelikli bir din görevlisi yetiştirmek" amacıyla DİB'nın talebi üzerine ilk defa 1988 yılında İlahiyat Meslek Yüksek okulları örgün olarak açılmış ancak 1998 yılında malum sebeplerden dolayı bu okullar kapatılarak yerine Açıköğretim İlahiyat Önlisans programı kurulmuştur.
Yeni açılan bu önlisans programından imam-hatip lisesi mezunu olan herkes faydalansın diye, 2000 yılından itibaren sınavsız geçiş hakkı da verilmeye başlanmıştır. Bu hak sonucunda din görevlilerinin birçoğu "açık öğretim" yoluyla yüksek okul mezunu olmuştur. Nitekim son dönemde yapılan araştırmalara göre, din görevlilerinin yaklaşık %60'ı ilahiyat önlisans mezunudur.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});Acaba, İlahiyat önlisans diploması din görevlilerine gerçekten bir fayda sağlamış mıdır! İlahiyat önlisans programının amaçları arasında, "kişilerin ilahiyat alanındaki bilgilerini artırmayı amaçlamaktadır" ifadesi yer alır. Mezun olabilmek için de, 4,00 üzerinden en az 2,00 not ortalamasına sahip olmak yeterlidir. Yani bu programda verilmekte olan ilahiyat alan bilgisinin yarısını "test mantığıyla" geçmiş olmanız, ilahiyat önlisans mezunu olabilmeniz için yeterlidir. Dolayısıyla, ilahiyat önlisans mezunu olmuş olmanın, elbette din görevlilerine az da olsa bir faydası olmuştur, ancak sadece "ilahiyat alan bilgisi öğretmeyi" amaçlayan bir program sizce DİB'nın beklentilerini karşılamakta mıdır? "Bilgili din görevlisi yetiştirme" beklentisini kısmen karşılasa da, "nitelikli din görevlisi yetiştirme" hedefi bakımından kesinlikle hayır.
Gelelim İLİTAM programlarına. İlahiyat önlisans eğitiminin din görevlileri için yetersiz olduğu anlaşılmış ki, 2006 yılından itibaren Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesinin başlattığı uzaktan eğitimle İlahiyat fakültesi mezunu olma imkanı zamanla farklı üniversitelere de yayılmaya başlamıştır. Ancak burada da bilgili olmak ile nitelikli ve kabiliyetli olmayı ayırt edememişiz. İlahiyat lisans derslerinin bir kısmını uzaktan eğitim ile vererek, sadece dini bilgileri ezberleyip test sınavlarında başarılı olmak şartıyla Lisans diploması vermeyi hedefleyen bir program sizce DİB'nın ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir nitelikte midir? Aynı şekilde bu programın da, "nitelikli, öğrendiği bilgiyi araştıran ve sorgulayan bir din görevlisi yetiştirme" hedefinden çok uzak olduğu açıktır.
Gelelim DGS sınavlarına. Dikey Geçiş Sınavları, ilahiyat önlisans mezunu olan bir kişinin, 4 yıllık lisans programlarına geçiş yapabilmesini sağlayan ve 2000 yılından beri uygulanan bir sınavdır. ALES sınavına da benzeyen bu sınavın temel amacı; Lisans eğitimine başlamak isteyen öğrencilerin okuduklarını hızlı ve doğru bir şekilde anlama kabiliyetlerinin ve sayısal-sözel içerikli mantık yürütme becerilerinin ölçülmesidir. Bu sınavda başarılı olabilmenin en etkili yolu ise anlayarak çok kitap okumaktır. Yani bu sınav bize diyor ki arkadaş; Lisans mezunu olabilmek için sadece kuru ezber ve test mantığını iyi bilmek yeterli olmaz, okuduğun bilgiyi hızlı ve doğru bir şekilde anlayabilmen ve bilgileri mantıklı bir şekilde yorumlayabilmen, fikir yürütebilmen gerekir. Bana göre bu sınavın, ister lisans ister önlisans olsun üniversite okumak isteyen herkese uygulanması gerekir. Ancak bizim eğitim sistemimiz "Bilgiyi ezberle, 2 veya 4 yıl oyalan sonra diploma denen kağıt parçasını al" mantığına dayalı olduğu için, sistemde köklü bir değişiklik olmadığı sürece bu da imkansızdır.
Şimdi değerli meslektaşlarım. Sizden biri ve aynı zamanda İLİTAM mezunu bir kardeşiniz olarak kendi kanaatimi arz etmek istiyorum.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});Asıl gayesine aykırı olarak DGS gibi bir sınavın, İlahiyat önlisanstan İlahiyat Lisans programına geçişte sırf insanları biraz daha oyalamak ve döner sermayeden para kazanmak maksadıyla uygulanmasının gerçekten bir mantığı yoktu. Çünkü önlisansta iken çıkmış soruları çözerek ve sınav zamanları ezber yaparak mezun olan bir kişinin, sanki DGS sınavından sonra başladığı Lisans programında daha fazla sorgulaması, fikir yürütmesi, kitap okuması ve mantıklı cümleler kurması mı istenecek! Hayır. Çünkü sistem böyle.
O halde değerli hocalarım, madem bu eğitim sisteminin tek gayesi elindeki "Diploma" denen kağıt parçasının değerini yükseltmek için eğitimin her safhasında ezberle oğlum ezberle diyorlar, böyle bir sınava ne gerek var. Bırakalım adına "Lisans Diploması" denen şu kağıt parçasını almak isteyen herkes alsın. Alsınlar da bir işe yaramadığını onlar da görsünler.
Ümidim odur ki, bir gün zekayı körelten, bencilliği aşılayan ve insanı köleleştiren bu eğitim sistemi, haybeye dağıtılan diplomalar sayesinde tamamen çöker ve bunun yerine öğrenilen her bilgiyi sorgulayabilen, fikir üretebilen, kitap okumayı bir alışkanlık haline getirmiş, topluma hizmet etmeyi gaye edinmiş "nitelikli" din görevlilerini yetiştirecek yeni bir eğitim sistemi kurulur. Aksi taktirde "diplomalar" için birbirleriyle yarışan hipodrom atlarından bir farkımız kalmayacak.
Nurettin KÜÇÜK
Samsun 19 Mayıs İlçesi,
Yörükler GELERİÇ Cami İmam-Hatibi