BİR HADİS: “YALNIZ ŞU İKİ KİŞİYE GIPTA EDİLMELİDİR”
Ömer DUMRUL
Atkaracalar İlçe Müftüsü
İbn Mes’ûd’un (ra) işittiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ancak iki kişiye gıpta edilir. Bunlar, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah’ın kendisine verdiği (ilim ve) hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimsedir.” (Buhari, Zekât,5)
Gıpta ile haset, hikmet ile ilim ve infak bu hadisin anahtar terimleridir.
Hased, başkalarının nail olduğu meziyet ve nimetlerin kaybedilmesini istemek veya başkalarının maruz kaldığı musibetlere sevinmektir. Hased, kalbin manevi hastalıklarının en önemlilerinden biridir. Sahibini yani hased edeni yer bitirir. Allah Teâla: “Allah’ın insanlara fazlından verdiklerine mi hased ediyorlar?” (Nisa, 4/54) hitabıyla hased edenleri zemmetmiştir. Hased, nefsin kınanmış ahlakındandır. Tevhid ve zikirlere çok devam etmekle bunların izalesine çalışmak lazımdır. Şunu bilmelidir ki, ilimde, ahlakta ve diğer fazilet sıfatlarında insanların makam ve mertebelerinin farklı olması onlar için rahmettir.
Gıpta etmek bir kimsenin nail olduğu meziyet ve nimetlere imrenmek ve bunlara kendisinin de sahip olmasını arzu etmektir. Gıpta yanlış bir şey olmadığı gibi, haram da değildir. Çünkü gıpta eden kimse imrendiği nimetin sahibinden gitmesini istemez. Yukarıda ki Hadis-i Şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) gıpta edilebilecek kişilere örnekler vermiştir. Başkasının elindeki nimetlere karşı kişinin beslemesi gereken hisleri bu şekilde tespit eden Allah Resûlu, imrenip aynısını talep etme ve bu konuda gayret göstermenin bir adım ilerisine de dikkat çekmiştir. Bunu göre kişi, “onda olan bende de olsa” demekle yetinmeyecek, onu takdir etmekle kalmayıp daha fazlasına talip olacaktır. Bu nokta ise, münâfese yani hayırlı şeylerde birbiriyle yarışma noktasıdır. Nitekim iyi insanların ahirette karşılaşacakları nimetleri anlattıktan sonra Allah Teâla,… “İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar.” (Mutaffîfin, 83/ 26) buyururken bir taraftan talep edilmesi gereken şeyler noktasında mutlak iyiye, güzele işaret etmiş, diğer taraftan da başkasında görülen bir güzelliğin aynısıyla yetinmemeyi, daha fazlası için yarışmayı teşvik etmiştir.
Hadisin üzerinde durduğu iki husus daha vardır. Biri yüce Allah’ın mal verip de o malı meşru ve hayır yerlerde harcamak; diğeri de, ilim verip o ilim doğrultusunda yaşamak, aynı zamanda o ilmi başkalarına da öğretmektir. Mal sahibi olmak güzel bir şeydir. Fakat unutmamak gerekir ki sahip olduğumuz her şey gibi, mal da bir sınav aracıdır. İnsan genel tabiatı itibariyle nankördür. Elindeki malın bir emanet olduğunu unutur veya hatırlamak istemez. Servet ile beraber, mal sahiplerinin ayrıca erdemliğe, ahlaka, irfana da ihtiyaçları vardır. Mal sahibi olmaya gıpta ederken onu en iyi şekilde harcama başarısına da gıpta etmek gerekir; bir yoksulu yedirmek, içirmek, giydirmek; bir öğrencinin eğitimine destek olmak; camii, okul, hastane, yol köprü yapmak, işyeri açmak işçi çalıştırmak birkaç aileye ekmek kapısı olmak… Bunların hepsi gıpta edilecek hususlardır.
Diğer bir husus hikmet/ilim sahibi olmaktır. Arapça bir kelime olan hikmet, h-k-m kökünden türetilmiştir. Fiil olarak herhangi bir konuda hüküm vermek, yargıda bulunmak anlamına gelir. Hikmetin kelime anlamı; eşyanın hakikatine bilgi yoluyla vakıf olmak, en iyi bilmektir. Tarihte kimya ve tıp ilmine hikmet denildiği de olmuştur. Türkçe de tıp doktoruna hekim denilmesinin bir nedeni de bu olsa gerektir. Dolayısıyla hikmet, derinlemesine bilgi sahibi olmak anlamına geldiği gibi, yine bilgi yoluyla eşyanın hakikatine vakıf olma melekesi anlamına da gelir. İlim de bir emanettir. İlme karşı ilk sorumluluk ilim sahibinin bizatihi kendisi ilmiyle amil olması, sahip olduğu ilmin ışığında yaşamasıdır. İkinci sorumluluk da onu başkalarına öğretmektir.
Allah Teâla herkese gıpta edilecek fiiller yapmayı nasıp eylesin.