TÜKETİM AHLAKI VE HELAL LOKMA
Yüce Rabbimiz yerleri gökleri ve ikisi arasında bulunan sayısız nimetleri yaratmış, bütün bunları “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yaratmıştır.” (Bakara, 2/29) ayetinde belirttiği şekilde insanların istifadesine sunmuştur. Helal yolla kazanıldığı sürece Allah’ın (c.c.) yenilmesi, içilmesi veya kullanılması hususunda yasak olduğuna dair bir hüküm koymadığı tüm bu nimetler bizim için helaldir.
Yüce Rabbimizin bizim için yarattığı bu nimetlere sahip olmanın, verdiği rızkı üretme ve tüketmenin dinî ve ahlâkî sorumluluğu vardır. Her şeyden önce bize verilen her türlü nimet, yaratılış gayesine uygun olarak kullanılıp tüketilmelidir. Bu manada Müminin nimete bakışı farklı olmalıdır. Nimeti vereni ve O’na karşı olan sorumluluğunu daima hatırlamalıdır. “O gün size verilen bütün nimetlerin hesaba çekileceksiniz” (Tekâsür, 102/8) ayeti gereğince, nimeti veren onu nasıl kullanmamızı istiyorsa o şekilde kullanmalıyız.
Rabbimiz “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31) ayeti ile israfın haram olduğunu açıkça belirtmiştir. Peygamberimiz de “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz”(Buhârî, Libâs, 1; Nesâî, Zekât, 66) sözü ile israfı yasaklandığını ifade ederken kendisi de hayatı boyunca buna dikkat etmiş tüm davranışlarında israftan kaçınarak bize güzel bir örnek olmuştur.
Yaşadığımız hayatta bir tarafta açlık ve sefalet içinde savaşlardan kaçarak yaşam mücadelesi verenler varken, diğer tarafta sorumsuz ve ölçüsüz biçimde israf edenler, hızın ve hazzın peşinden sürüklenerek çılgınca tüketenler bulunmaktadır. Böylece yaratılış gayesini unutan insan tüketim çarkının dişlileri arasında zor bir imtihandan geçmektedir. Bir Müslüman için helal kazanç konusu sadece bir beslenme konusu değil üretim ve tüketim ahlâkının olmazsa olmazıdır. Çünkü ahiret hayatını düşünen her Müslüman hem üretirken hem de tüketirken zihin ve gönül dünyasında Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını, O’nun belirlediği ölçüleri göz önünde bulundurmak zorundadır.
Hem kendimiz hem de geleceğimiz olan çocuklarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakmak kısaca temiz bir nesil sahibi olmak istiyorsak, kendimizi ve çocuklarımızı haram maldan arındırılmış temiz kazançlarla Kerim kitabımızın “Ey İman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” (Bakara, 2/168, 172) ayetindeki “Tayyibat” dediği el emeği, göz nuru, alın teri kazançla beslememiz gerekmektedir.
İnsanın en temel ihtiyacı olan yemek yeme konusunda Peygamberimiz “Âdemoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Eğer mutlaka yemesi gerekli ise, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.” (Tirmizî, Zühd, 47; İbn-i Mâce, Et'ime, 50) diyerek yemek tüketimi ahlakını bizlere öğretmektedir.
Dinimiz çalışırken helal yollardan kazanmayı helal yolda harcamayı esas almıştır. Hırsızlık, kumar, gasp, faiz, fuhuş, rüşvet, şans oyunları, her türlü hileli alış-veriş, eksik ölçüp tartmak, memur ve işçilerin görevlerini ihmal etmeleri, işverenin çalışana ücretini ödememesi veya eksik ödemesi vb. helal olmayan yollardan kazanç temin etmeyi ve buşekilde kazandıklarımızı harcamayı yasaklanmıştır. Yüce Rabbimiz konuyla ilgili şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisa, 4/29) Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah'ın Peygamberi Dâvûd (as) da kendi elinin emeğini yiyordu.” (Buhârî, Büyû’, 15) Emek İslam’da çok önemlidir. İnsana çalıştığından başkası yoktur diyen Yüce Rabbimiz dünya ve ahirette emekleri boşa çıkarmayacaktır.
Sonuç olarak Rabbimizin verdiği nimetleri kazanmanın ve harcamanın ilahi bir yasası, Peygamberimizden (s.a.v) öğrendiğimiz bir modeli ve insani özelliğimizden kaynaklanan bir ahlakı vardır. Kazanırken helalinden kazanmaya harcarken de israf etmemeye özen göstermeliyiz. Helal ve haram arasındaki ince çizgi, zihinlere ve gönüllere yerleşmeden hile ve yanlışlıklardan emin olmak mümkün değildir. Tüketim ahlakının, Helal ve haram bilincinin gönüllere yerleşmesi dileğiyle Allah’a emanet olun. Ruhi İPEK Cezaevi Vaizi