Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Antalya’da düzenlenen ve 3 gün süren ’43. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’nın ardından sonuç bildirgesi yayımlandı.
15 Kasım'da sona eren toplantıda, başta ‘Kudüs ve Filistin’de Yaşanan İşgal ve Gazze’de Uygulanan Soykırım’ olmak üzere, ‘Afet ve Olağanüstü Süreçlerde Diyanet Hizmetleri’ ve ‘İnsanlığın İçinden Geçtiği Dini, Hukuki ve Ahlaki Süreç’ gibi konular ele alındı.
10 maddelik sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi;
1. Bugün dünyamız, sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi ve ahlaki açılardan devasa krizlerin kuşatması altında tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır. İnsan hayatının, onurunun ve hukukunun hiçe sayıldığı, güçlü olanın zayıf olanı ezdiği, kan donduran görüntülerin yürekleri parçaladığı bir gündemin içerisindeyiz. İnsanlığa huzur, barış ve refah getirme iddiasıyla Batı merkezli ortaya çıkan tüm ideolojiler, politikalar ve uluslararası teşekküller, bu süreçte inandırıcılığını tamamen kaybetmiştir. Batılı ülkelerin bencil, üstenci ve emperyalist bir yaklaşımla uluslararası hukuk, insan hakları ve temel özgürlükler bağlamında sergiledikleri tutarsızlık ve ikiyüzlülük, artık iyice aşikar olmuştur. Bu durum, insanlığın İslam’ın evrensel değerlerine, hukuk ilkelerine ve üstün ahlak anlayışına muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
2. İçinde bulunduğumuz çağ, dini, hukuki ve ahlaki değerlerin itibarsızlaştırıldığı, yalanın hakikate, kötülüğün iyiliğe öncelendiği bir döneme karşılık gelmektedir. En temel insani kavram, kurum ve değerler, marjinal fikirlerin ve küresel toplum mühendisliğinin etkisiyle alabildiğine örselenmektedir. Anlamın hızla buharlaştığı böyle bir çağda Müslümanların kendi sabitelerine, kavramlarına ve değerlerine çok daha güçlü bir şekilde tutunması elzemdir. Ne var ki son iki asırdır savaş, terör, kan, gözyaşı ve yoksulluğa maruz kalan İslam dünyası, bugün kendi inanç ve medeniyet değerleri zemininde güçlü ve etkin bir duruş geliştirebilmiş değildir. Dolayısıyla İslam’ın hayat veren hakikatlerini ve evrensel mesajlarını insanlığa ulaştırma sorumluluğu yüklenmiş olanların, öncelikle zihinsel, duygusal ve düşünsel parçalanmışlıktan kurtulmaları gerekmektedir. Mevcut durumun farkında ve sorumluluğunun bilincinde bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yurtiçi ve yurtdışı din hizmetleri, sosyal ve kültürel içerikli faaliyetler ve uluslararası dini ve ilmi toplantılarla tüm Müslümanların tevhit inancı ekseninde vahdet bilincine ulaşması adına çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.
3. Siyonist İsrail, bugün Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden binlerce masum sivili daha önce benzeri görülmemiş yöntemlerle dünyanın gözü önünde hunharca katletmektedir. Hayatta kalanları da gıda, su, elektrik gibi en temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakarak topyekun ölüme mahkum etmektedir. İsrail’in Filistin’de uyguladığı bu vahşetin ardında tahrif edilmiş bir din, batıl bir inanç ve sapkın bir ideolojiden beslenen kirli bir siyaset bulunmaktadır. Buna göre Siyonistler, tanrının kendilerine vadettiğine inandıkları ve “arz-ı mev’ud” kavramıyla ifade edilen bir coğrafyayı ele geçirip orada cenneti yaşama hayali kurmaktadırlar. Bu doğrultuda gasp ettikleri Filistin topraklarında 75 yıldır kanla beslenen Siyonistlerin yaptıklarını anlayabilmek ve ona göre bir mücadele geliştirebilmek için söz konusu batıl tasavvurun ve zihinsel sapkınlığın mutlaka hesaba katılması gerekmektedir.
4. Gazze, Kudüs ve Filistin, Müslümanlar için bir iman ve izzet, insanlık için bir ahlak ve vicdan meselesidir. Dolayısıyla Siyonistlerin Gazze’de işlediği cinayetlere ve soykırıma duyarsız kalmak, zalimlere doğrudan ya da dolaylı destek olmak, büyük bir vebal ve affedilemez bir insanlık suçudur. Nitekim yüce dinimiz İslam, zulmün ve zalimin karşısında durmayı, kim olursa olsun mazlumun yanında olmayı, muhtaca el uzatmayı, kötülük ve haksızlıkla en güzel şekilde mücadele etmeyi, ihmal edilemez bir insanlık görevi olarak ortaya koymaktadır. Bu anlayışla Diyanet İşleri Başkanlığı, başta Filistin halkı olmak üzere dünyanın her yerindeki mazlum ve mağdurların iyiliği için tüm imkan ve mensuplarıyla çalışmaya devam etmektedir.
5. Hz. İbrahim’den Hz. İsa’ya kadar pek çok Peygamberin yurdu ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) miraç şehri Kudüs’te bugün tüm Peygamberlerin aziz hatıraları saygısızca çiğnenmektedir. Gazze’de camiler, kiliseler bombalanmakta; dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin kadim değerleri yerle bir edilmektedir. Barış ve esenlik yurdu Kudüs, zulüm ve vahşetle karanlığa mahkum edilmektedir. Her türlü insani değere kasteden küresel Siyonist örgütün durdurulması ve insanlığın müşterek geleceğine sahip çıkılması adına kararlı bir mücadelenin hep birlikte sürdürülmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda yaşanan zulüm ve haksızlık karşısında bütün dünyada büyük bir duyarlılıkla Filistin’e destek gösterilerinin yapılması, insanlığın geleceği açısından elbette umut vericidir. İnancı, ırkı, dili, kültürü ne olursa olsun vicdan sahibi olan herkesin, sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların, siyasetçilerin bu duruşu her platformda desteklemesi, insanlık onurunun bir gereğidir.
6. İslam toplumlarını tehdit eden fitnelerden kurtulmanın yolu, Müslümanlar arasındaki kardeşlik hukuku ve bağlarını en güçlü hale getirmekten geçmektedir. Zira başta Filistin olmak üzere İslam beldelerinin uzun bir süredir hasret kaldığı huzur ikliminin yeniden tesisi, ancak Müslümanların birlik-beraberlik ve dayanışma ruhuyla harekete geçerek güçlü politikalar üretmesiyle mümkün olacaktır. Nebevi miras olan Kudüs davası, Müslümanların bütün farklılıklarını bir kenara bırakarak birlikte hareket etmelerini sağlayacak önemli bir imkandır. Bu yüzden nesillerimizin zihin ve gönül dünyalarını Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinde imar ve inşa ederek güçlü bir Kudüs bilinci oluşturulması elzemdir.
7. Kainattaki her varlık Yüce Allah tarafından belli bir düzen, gaye ve hikmete dayalı olarak yaratılmıştır. Tabiatın işleyişinden gezegenlerin hareketlerine kadar her şey belli bir ölçüye ve Yüce Yaratıcının takdir ettiği nizama göre varlığını sürdürmektedir. Bu durum insana, tabiatın bir nimet ve emanet olduğu bilinciyle hareket etme sorumluluğu yüklemektedir. İnsan, tabiatla ilişkisinde Allah’ın koyduğu kanunlara uygun hareket etmek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Yerleşim yerlerinin inşa ve imarında doğal afet riskini hesaba katmak, zemin, malzeme ve inşaat teknikleri başta olmak üzere gerekli tüm iş ve işlemleri söz konusu kurallara göre planlamak bu sorumluluğun bir gereğidir. Dolayısıyla herkesin bu bilinçle hareket etmesi, gücünün yettiği hususlarda üzerine düşeni hakkıyla yaparak gerekli tedbirleri alması, her türlü ihmal ve suiistimalden uzak durması, kulluk ve insanlık görevidir.
8. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız afetle büyük acılara düçar olan milletimiz, depremlerin açtığı yaraları sarmak için devleti ve milletiyle el ele vererek tarihte eşine az rastlanır bir dayanışma ve yardımlaşma örneği sergilemiştir. Bu süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı da tüm mensuplarıyla ve imkanlarıyla seferber olarak milletimizin hizmetine koşmuştur. Teşkilatımız, depremin ardından afete maruz kalan şehirlerimizde özel bir hassasiyetle uyguladığı hizmet ve faaliyetlerini büyük bir özveriyle kesintisiz olarak devam ettirmektedir. Bu noktada fiziki imkanlar ve personel ihtiyacı başta olmak üzere önemli sıkıntı ve zorlukların varlığı da açıktır.
9. Şüphesiz afetlerin yol açtığı bireysel ve toplumsal hasarın onarılmasında inanç, moral, motivasyon ve umut çok önemlidir. Bu çerçevede afetzedelerin yaşadıkları acıları ve kayıpları doğru bir şekilde anlamlandırabilmesi ve maddi-manevi bunalımların üstesinden gelebilmesi noktasında dinin ve manevi rehberlik hizmetlerinin iyileştirici boyutu göz ardı edilemez. Özellikle olağanüstü durumların ve doğal afetlerin sarsıcı etkisi karşısında manevi rehberlik, fert ve toplum psikolojisinin direnç gösterebilmesini sağlayan kıymetli bir imkandır. Bu anlayışla Başkanlığımız, sağlıklı ve huzurlu bir gelecek inşası için nitelikli ve özverili personeliyle milletimizin manevi hayatına rehberlik etmeyi sürdürecektir.
10. Toplumu din konusunda aydınlatma görevini deruhte eden Diyanet İşleri Başkanlığı, faaliyet gösterdiği her alanda nitelikli hizmet üreterek kurumsal saygınlığını korumayı temel ilke olarak benimsemektedir. Bu noktada teşkilatımızın en önemli gücü, iyi yetiştirilmiş nitelikli, azimli ve bilinçli insan kaynağıdır. Hizmet alanlarının her geçen gün çeşitlendiği günümüzde Başkanlığımız, personelinin mesleki donanımını ve yeterlilik düzeyini çağın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirmek; aidiyet ve görev bilicini pekiştirmek amacıyla kapsamlı eğitim programları uygulamaktadır. Her kademedeki görevlisinin mesleki bilgi-becerilerini ve sosyal duyarlılıklarını geliştirmeleri ve yüksek bir motivasyonla görevlerini ifa etmeleri için büyük bir gayret sarf etmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.