“EHL-İ SÜNNET, BİR BİRLEŞTİRİCİLİKTİR!”
İl Müftülüğümüz tarafından organize edilen aylık ilmî müzakerelerin Temmuz ayı misafiri, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş oldu.
Kayseri’de görev yapan vaiz ve vaizelerin 19 Temmuz 2018 Perşembe günü İl Müftülüğü binası konferans salonunda, 4/B Sözleşmeli Kuran Kursu Öğreticileri için devam eden “Hizmet İçi Eğitim” kursiyerlerinin 20 Temmuz 2018 Cuma günü iştirak ettiği programlarda, Sayın Karadaş’ın “Ehl-i Sünnet Akaidi” isimli kitabı konuşuldu.
Açılış konuşması için kürsüdeki yerini alan İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, zaman zaman personele yönelik programlar düzenleyip hem kitabını okuyarak hem de bizzat kendisinden bizzat istifade etmek için misafirler davet ettiklerini söyleyerek, “Günümüzde, herkesin ya Ehl-i Sünnet taraftarlığı yaptığı ya da Ehl-i Sünnet düşmanlığı yaptığı bir ortamda, Ehl-i Sünnet’in ve Ehl-i Sünnet akaidinin ne olduğunu, ilmine ve samimiyetine güvendiğimiz, Din İşleri Yüksek Kurulu üyemiz, bu alanda çalışmalarıyla tanınan Cağfer Hocamızı misafir edelim,istedik. Hocamızın Ehl-i Sünnet Akaidi kitabı, ülkemizde hem Ehl-i Sünnet akaidinin anlaşılması açısından hem de genç ve okuyan kuşağın öğrenmesi açısından önemli bir çalışma. Kayseri İl Müftülüğü olarak geçtiğimiz yıl, söz konusu kitaptan 5 bin adet bastırarak, üniversitelerde, KYK’larda, STK yurtlarında, konferanslarda, seminerlerde hediye ettik. Böylece üniversite kuşağının bilinçlenmesine katkı sağlamayı hedef edindik.” ifadelerini kullandı.
İl Müftümüz Sayın Güven’in açılış konuşmasının ardından konuşmasına başlayan Sayın Karadaş, Ehl-i Sünnet olduğumuzun, getirdiğimiz salavatlardan bile belli olduğunu ifade etti ve Ehl-i Sünnet kavramını tanımlayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ehl-i Sünnet, Allah’ı bir bilen, peygamberi tanıyan, sahabeye hürmet gösteren, Hz. Peygamber’in aline ve ashabına sevgi besleyen kişiye denir. Peygamberimizin ailesini seven kişi, o aileden sayılır.
Ehl-i Sünnet nedir, diye sorulduğunda vereceğimiz cevap şudur aslında: Ehl-i Sünnet, bir birleştiriciliktir. Deyim yerindeyse bir çınardır Ehl-i Sünnet. Bütün Müslümanları bir arada tutan çınardır. Bunun içerisine, ‘Ben Müslümanım’ diyen bütün insanlar girer.
Başkasının dini ve imanı sorgulanmaya başlandığında, orada fırkacılık başlar. Bu da Ehl-i Sünnet’in dışına çıkmak demektir. Ulema, ‘Bir kimsede doksan dokuz tane küfür alameti görsek, bir tane de iman alameti görsek; onun imanına hükmederiz’ der.”
Ehl-i sünnet’in ne muhafızı ne de muhalifiyiz, sadece mensubuyuz!
Ehl-i Sünnet’in muhafızı ya da muhalifi olmadıklarını, sadece onun mensubu olduklarını, onu korumanın kendilerine düşmeyeceğine dikkat çeken Sayın Karadaş, “Ehl-i Sünnet’i, biz yaşarız. O, bir yoldur; o yolda gideriz. ‘Ehl-i Sünnet’in muhafızıyız’ dediğimizde, zihnimizde mahkemeler kurmaya başlıyoruz. ‘Şu Ehl-i Sünnet’ten, şu değil’ gibi kararlar ortaya koyuyoruz. Ehl-i Sünnet’in muhalifi olduğumuzda da birtakım adamlar gibi sahabeye, büyük imamlara dil uzatır oluyoruz. O büyük âlimler gibi ortaya bir ilim ve birikim koyabiliyor muyuz ki onlara dil uzatalım.” dedi.
Sahabe icmaı, aslında Kitap ve Sünnet’in zırhı gibidir
Ehl-i Sünnet’te kesin bilginin Kur’an ve Sünnet olduğunu ve dolayısıyla bu iki kaynağın Ehl-i Sünnet’in kaynaklarını oluşturduğunu belirten Sayın Karadaş, içtihadın zannî bilgi taşıdığını, tam bağlayıcılığının olmadığını söyledikten sonra şu noktaların altını çizdi:
“Kur’an ve Sünnet’e yakın ve onları toparlayan bir bilgi daha var ama fazla dillendirilmez; sahabe icmaı. Sahabe icmaı, aslında Kitap ve Sünnet’in zırhı gibidir. Şöyle düşünelim: En başta Kur’an vardır; onun zırhı Sünnet’tir. Sünnet’in zırhı da sahabe icmaıdır. Biraz daha genişletirsek onun zırhı, üç neslin uygulamasıdır. Biz, bu üç nesle ‘Selef-i Salihîn’ diyoruz. Selefiyye denilen ve kendilerini ‘Selef-i Salihîn’e nispet etmeye çalışanlar, modernist bazı oluşumlardır. O Selef-i Salihîn ile hiçbir alakaları yoktur. Yine bugünkü Selefiyye, kendilerini Hanbeliliğe yakın tutarlar. Ahmed b. Hanbel, İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevziyye gibi insanları ön plana çıkarırlar. Bu âlimler, kesinlikle Selefiyye değildir. Modern Selefilik, şunun şurasında 150-200 sene geçmişi olan bir anlayıştır.
Bana göre eğer bugün, ‘Ehl-i Sünnet içerisinde itikadî mezhep kaç tane’ diyesorulacak olsa, üç tane sayabiliriz: Eş’ariyye, Maturidîyye ve Hanbelilik. Çünkü Hanbeli mezhebinin hem itikadî boyutu vardır hem de amel boyutu vardır. İtikat boyutu, ehl-i hadis dediğimiz anlayışı meydana getirir.”
Sayın Karadaş, son olarak dinleyicilerin konu bağlamındaki sorularını cevapladı ve teşekkür ederek sözlerini tamamladı.