Kocaeli’de 24.05.2024 Cuma Vaazı

Kocaeli'de 24.05.2024 Cuma Vaazı

24.05.2024 cuma vaazı

24 Mayıs 2024 - 17:50

İSLÂM'DA CİHAD VE FETİH RUHU

AZİZ MÜMİNLER,

Yeryüzüne ezeli ve ebedi bir dava için vazifeli bulunan müslümanlar, o davayı tahakkuk ettirinceye kadar huzur buluncaya kadar çetin bir mücahede ve mücadele içerisinde olacağız. Bu duygu ve düşüncelerle Sultan Fatih'in İstanbul'u Fethi'nin 571 .yıldönümü münasebetiyle biz bugün biraz daha farklı açıdan konu üzzarinde durmaya çalışacağız. لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ.Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır! Ve o asker, ne güzel askerdir!” (Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325 )buyurarak fethi müjdeleyen Resûl-i Ekrem Efendimize salat ve selam olsun.

 Aziz milletimizin î’lây-i kelimetullah aşkı, Allah’ın adını yüceltme gayreti hiç eksik olmamıştır. Peygamberimizin bu müjdesine nail olmak amacıyla, Fatih Sultan Mehmet ve onun şanlı ordusu her tür zorluğa göğüs gererek, büyük fedakârlıklar göstererek ve kanının son damlasına kadar düşmanla çarpışarak tarihimizde önemli yeri olan İstanbul’u fethetmiştir. İstanbul’un fethini kendisine ve ordusuna nasip ettiği için  Allah’a hamd ve şükür secdesine kapanan genç hükümdar Fatih Sultan Mehmet bir ferman çıkararak, dil, din, ırk farkı gözetmeden; can, mal ve ırz emniyetinin garanti altına alınacağını ilan ettirmiştir. Yoksulları doyurmuş, herkesin inançlarını rahatça yerine getirmesine müsaade etmiş ve böylece hem İstanbul’u hem de gönülleri fethetmiştir. Bu sebeple İstanbul kısa zamanda dünyanın ilim, sanat ve kültür merkezi haline gelmiş ve bütün ülkelere her konuda örnek olmuştur. İlk defa Emeviler devrinde Abdurrahman b. Velid kumandasında bir İslam ordusu İstanbul'u kuşatmıştır. Rasulüllah Efendimiz'in vefatından 56 sene sonra bu olay vuku bulmuştur.Ashab-ı Kiram'dan pekçokları bu ordunun askerlerinden biriside 90 küsür yaşına varmış,saçları bembeyaz,gözleri dipdiri ve gönlünde Allah'tan başka bir sevda bulunmayan Hz. HALİD B. ZEYD EBA EYYUB EL-ENSARİ yer almışlardır..Eyyub Sultan Bedir,Uhud,Hendek cengini görmüş bir sahabidir.Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi vesellem'i 7 ay evinde misafir etmiş bir sahabidir.Rasulullah efendimizin akrabası,sancaktarı olan bir sahabi İstanbul'a gelmiş.İstanbul o zaman surlarla çepe çevre kaplı bir şehir idi.Eslem b. İmran şöyle demiştir: “Biz kostantiniyye’de idik. Bu sırada şehirden büyük bir rûm ordusu çıktı. Müslümanlardan bir kişi rûm safına karşı çıkıp hamle etti. Sonra da sağlam olarak yanımıza geldi. Bunun üzerine insanlar: “Sübhânellâh bu kimse kendisini tehlikeye attı” dediler. Bunun üzerine Ebu Eyyub el-Ensarî ayağa kalkıp dedi ki: “Ey insanlar siz bu âyeti yanlış yorumluyorsunuz. Bu âyet biz Ensar topluluğu hakkında nazil oldu. Allâh Teâlâ dinini kuvvetlendirip yardımcılarını çoğaltınca Rasulullah (s.a.v)’den gizlice bazımız bazımıza dedik ki: Mallarımız zayi oldu. Mallarımıza sahip çıksak da onların elden çıkıp gidenlerini tekrar ıslah etsek. Bunun üzerine Allâh Teâlâ bizim kurduğumuz niyetlerimizi redderek şu âyeti indirdi: (Allâh yolunda sarfedin kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın). Böylece mallarımız hakkında kurduğumuz göz kulak olma ve ıslah etme niyetimizin tehlikeli olduğunu bizi ihtar edip cihadı emretti.” Bu görüşün sahibi Ebu Eyyub el Ensarî Allâh onun ruhunu alıncaya kadar cihat etmeye devam etti. Ebu Eyyub el-Ensarî böylece kendini tehlikeye atmanın, Allah yolunda cihadı terketmek demek olduğunu ve âyetin bu hususta nazil olduğunu haber vermiştir.

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

 

''Allah yolunda harcama yapın, kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın[Allah yolunda harcama, öncelikle savaşa hazırlıklı olmaktır (Enfal 8/60). Muhtaçlara verilecek destek de bu ayetin kapsamına girer.].

Güzel davranın. Allah güzel davrananları sever.''(Bakara, 2/195) âyetini indirdi. Bundan dolayı kendini tehlikeye atmak, mallarımızın başında durup, onları ıslah ile uğraşmamız ve cihadı terketmemizdir.' demiştir. Bunun üzerine hiç durmayıp Allah yolunda cihada girişmiş ve nihayet şehid olup, İstanbul'da defnolunmuştur." (Vahidî, Esbabu'n-Nüzûl, s. 38-39.)

669 yılı bahar mevsimi boyunca devam eden bu ilk kuşatma İstanbul surlarının yüksek ve müstahkem oluşu yanında erzakın bitmesi, ordu içinde hastalık ve açlık başlaması gibi sebeplerle kaldırılmıştı. Müslümanların bu ilk İstanbul kuşatması sırasında çok sayıda şehit verilmiş, ilerlemiş yaşına rağmen kuşatmaya katılan sahabeden Ebu Eyyub el-Ensari de kuşatma sırasında hastalanmış ve surlar önünde vefat etmişti.  Sultan Fatih İstanbulu fethetmek suretiyle Bizans başta olmak üzere den fazla devleti tarihten silmiştir.Üç imparatorluğu ortadan kaldırmıştır.Devri hükümdarlığında 380 cami inşa ettirmiştir. Gayesi Allah'ın dinini hakim kılmak...

عن أبي هريرة رضي الله عنه مرفوعاً: «من مات ولم يَغْزُ، ولم يُحدث نفسه بالغزو، مات على شُعْبَةٍ من نِفَاقٍ»

 

«Cihad etmeden, içinde cihad etme arzu ve niyeti de taşımadan ölen kimse, münafıklıktan bir şube üzere ölmüş olur.» (Müslim, İmaret 158, (1910), Ebu Davud, Cihad 18, (2502), Nesai, Cihad 2, (6, 8) )

Savaşmaya gücü yettiği halde, savaş yapmamış ve içinde cihad etme arzusu olmadığı bir halde eceli ona gelirse bunun anlamı, o erkek cihad etmek için istekli olmamış demektir. O kişide nifaktan bir şey var demektir. (Savaş yapmaya) istekli olmanın belirgin işaretlerinden biri de savaş aletini hazırlamaktır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

 وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

''Eğer savaşa çıkmak isteselerdi kesinlikle bir hazırlık yaparlardı. Ama Allah, tutum ve davranışlarından hoşlanmadı da üzerlerine bir ağırlık çökertti. Onlara: “(Savaşa gelemeyip) oturanlarla birlikte siz de oturun.” denildi. (Tevbe Suresi: 46. Ayet. )«Münafıklıktan bir şube üzere ölmüş olur.» Sözü; yani türlerinden bir nifak üzere olur, yani kim bu hal üzere ölürse, münafıklara ve savaştan geri kalanlara daha çok benzer demektir. Kim bir topluluğa benzerse o kimse onlardandır. Her Müminin üzerine düşen cihad yapmaya niyet etmesidir.

Arapça’da “güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” mânasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır .Cihad aynı zamanda “Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşama çabası”dır.Genel anlamda cihaddan ve faziletinden bahseden hadisler yanında kime karşı ve nasıl cihad yapılacağına dair çeşitli hadisler de vardır. “Mücahid nefsiyle cihad edendir” (Tirmizî, “Feżâʾilü’l-cihâd”, 2); “Mümin kılıcı ve diliyle cihad eder” (Müsned, III, 456); “Müşriklere karşı mallarınız, nefisleriniz ve dillerinizle cihad edin” (Müsned, III, 124; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 17)

 

DEĞERLİ KARDEŞLERİM,

Cihad,  “hakkı üstün ve hâkim kılmak için gayret sarfetme” anlamına gelir ve müslümanın Allah’a kulluk ve onun rızâsını temin için İslâm esaslarını öğrenme, öğretme, ferdî ve içtimaî planda yaşama, yaşanmasına çalışma, İslâm’ı tebliğ ve bu hususlarda içte ve dışta karşılaşacağı engelleri aşma konusunda içinde bulunması gereken şuurlu ve sürekli gayret ve aksiyon halini ifade eder. “Bizim -rızâmıza ulaşmak için- uğrumuzda cihad edenlere elbette -bize ulaştıracak- yollarımızı göstereceğiz” (el-Ankebût 29/69) ve, “Allah uğrunda -Allah’ın rızâsına ulaşmak uğrunda- hakkıyla cihad edin” (el-Hac 22/78) meâlindeki âyetler cihadın bu kapsamlı anlamını içermektedir. Müslümanların bütün hayat ve faaliyetinin Allah rızâsını kazanmaya yönelik olması gerektiği ve bu anlamdaki bütün gayretler cihad kavramı içinde mütalaa edildiğinden Allah rızâsına ulaşmak için başvurulan bir savaş da cihad sayılır.

İ‘lâ-yi kelimetullah için yapılan cihada katkıda bulunmanın diğer bir şartı dinin ortaya koyduğu inanç esaslarına iman etmek, İslâmiyet’in bütün dünyaya huzur ve mutluluk getirecek, bütün insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak yegâne ve en mükemmel din olduğuna samimiyetle inanmaktır. Kur’ân-ı Kerîm’in, Hz. Muhammed ile ilk mücahidler olan diğer müslümanların Allah’ın indirdiği gerçeklere, Allah’a ve diğer inanç esaslarına iman ettiklerini, “duyduk ve itaat ettik” diyerek samimi inanç ve teslimiyetlerini gösterdiklerini bildiren âyeti (el-Bakara 2/285) dikkat çekicidir. Bu âyet, Hz. Peygamber ve arkadaşlarının davasını yürüttükleri dine önce kendilerinin inanıp bağlandıklarını, böylece davaları ile inançları arasında bir çelişki bulunmadığını göstermektedir.

MUHTEREM KARDEŞLERİM,

Günümüz şartları içinde takip edilmesi gereken cihad yöntemlerini ekonomi, kültür ve son olarak savaşla ilgili olmak üzere üç noktada toplamak mümkündür.

1. Ekonomi Savaşı. Cihadla ilgili âyetlerin çokça yer aldığı Enfâl sûresinde, müslümanların ancak bir kısmından haberdar olabildiği, fakat Allah katında mâlum olan düşmanlar için caydırıcı nitelik taşıyacak kadar güç kazanma yolunda gayret sarfedilmesi emredilmiş ve Allah yolunda harcanacak şeylerin hiçbirinin zayi olmayacağı hatırlatılmıştır (8/60). Hz. Peygamber’in, “Veren el alan elden hayırlıdır” (Buhârî, “Zekât”, 18) meâlindeki sözü de ekonomik gücün önemini vurgulayan hakîmâne bir ifadedir.

2. Kültür Savaşı. İslâm dinindeki bütün emir ve tavsiyeler yeryüzünün halifesi kabul edilen insanın korunması, geliştirilmesi ve yüceltilmesini hedef almıştır. Bu sebeple İslâmiyet’in bâtıla karşı hakkı ayakta tutma ve güçlendirme savaşında insan neslinin korunması ve sağlıklı geliştirilmesine çok önem verdiği görülür. Kur’ân-ı Kerîm’de bozguncu güçlerin nesli tahrip etmeye yönelik faaliyetlerine dikkat çekilmiş (el-Bakara 2/205; Muhammed 47/22), gençlerin bu tahriplerden korunmasına yönelik emir ve tavsiyeler, çocuğun ana rahminde teşekkülünden itibaren insanın ölümüne kadar uzanan bütün safhaları kapsamıştır.

3.Silâhlı Savaş. Hak ile bâtıl arasındaki mücadelenin kıyamete kadar süreceğini ifade eden Hz. Peygamber (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 33), “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, fakat buna mecbur kaldığınız takdirde tahammül gösterin, Allah’tan daima esenlik ve barış dileyin” (Buhârî, “Cihâd”, 112; Müslim, “Cihâd”, 19) meâlindeki hadisiyle hem sulh ve sükûnun değerini, hem de gerektiğinde bâtıla karşı fiilî mücadelede sabır ve sebatın gerekliliğini göstermiştir. Bütün temennilere rağmen savaşa engel olunamaması, bu arada semavî dinlerin ve ilâhî vahiylerin kalıcı değerlerini içeren İslâm dini ile mensuplarına yönelik hareketlerin daima potansiyel bir saldırı ve tahrip riski taşıması, müslümanların her zaman silâhlı savaşa hazırlıklı bulunmaları zaruretini doğurmakta ve bu bakımdan Kur’ân-ı Kerîm’in, “Onlara karşı elinizden geldiğince kuvvet ve -cihad için- bağlanıp beslenen atlar -savaş araç ve gereçleri- hazırlayınız ki bununla Allah’ın düşmanını ve sizin düşmanınızı, bunlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup cesaretlerini kırasınız” (el-Enfâl 8/60) meâlindeki âyeti bugün de önemini korumaktadır.( TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, CİHAD MADDESİ)

AZİZ KARDEŞLERİM,

FETİH:''Müslümanların ülke veya şehirleri i‘lâ-yi kelimetullah amacıyla İslâmiyet’e açmaları, İslâm devleti idaresine almaları. '' anlamındadır.Arapça’da “açma, yol gösterme, hüküm verme, galibiyet ve zafere ulaştırma” anlamlarına gelen fetih (feth, çoğulu fütûh, bunun da çoğulu fütûhât), terim olarak İslâm’da meşrû görülen savaşlar hakkında cihad kelimesine benzer şekilde, müslümanların gayri müslimlerden gerçekleştirdikleri toprak kazançlarını tarihte ve günümüzde bilinen diğer istilâ ve sömürü savaşlarından ayırmak amacıyla kullanılmıştır; kaynağı da müslümanların geçmiş ve gelecekteki maddî-mânevî zaferlerinden bahseden Feth sûresidir. Medine’nin savaşsız fethedilmesi ve İslâm’a kazandırılması hakkında Resûlullah’ın, “Ülkeler ve şehirler zorla alınır; Medine ise Kur’an ile fethedilmiştir” dediği kaydedilir (Belâzürî, I, 6). Bu mecazi kullanımı gösteren Kur’ânî delil ise Feth sûresinin, “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik” meâlindeki ilk âyetidir. Çünkü bu âyet ve daha sonra gelen âyetler askerî bir zaferin değil Mekkeliler’le 6 (628) yılında yapılan Hudeybiye Antlaşması’nın arkasından inmiştir. Birçok sahâbî bu antlaşmayı kendilerini, Hz. Peygamber’i ve İslâmiyet’i küçük düşürücü mahiyette bulmuş ve bu durum onları hoşnutsuzluğa ve hatta itaatsizliğe sevketmişti. Halbuki Resûl-i Ekrem, insanların Allah’ın davetine en çok barış ortamında kulak vereceğini bildiği için Mekkeliler’in önerilerini kabul etmişti. Nitekim vahiy onun bu görüşünü desteklemiş ve Hudeybiye Antlaşması’nı “feth-i mübîn” (apaçık bir fetih) olarak nitelendirmiştir.

İslâm fetihlerinin esas gayesi i‘lâ-yi kelimetullahtır. Nitekim Hz. Peygamber’e, “Allah yolunda olan kimdir? Ganimet kazanmak için harp eden mi, cesaretiyle şöhret kazanma amacında olan mı, yoksa kabilesiyle dayanışma halinde bulunduğunu göstermek isteyen mi?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Hiçbiri değildir. Sadece Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah yolundadır” (Buhârî, “ʿİlim”, 45, “Cihâd”, 15, “Tevḥîd”, 28; Müslim, “İmâre”, 149-151). İslâm fütuhat tarihinde önemli bir yere sahip olan Türkler’e Oğuz destanında hedef gösterilen, “büyük nehirlere ve büyük denizlere varma” şeklindeki kızılelma da bu milletin müslüman olmasından sonra yeni bir şekle dönüşmüş ve i‘lâ-yi kelimetullah halini almıştır.( TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, FETİH MADDESİ)

 

AZİZ KARDEŞLERİM,

Bugün bize düşen, atalarımızın bizlere bıraktıkları mirasını çocuklarımıza ve torunlarımıza aynen koruyarak ve kollayarak aktarmaktır. Din ü devlet, mülk ü millet yolunda var gücümüzle çalışmak ve gayret göstermektir. Birlik ve beraberliğimizi ilel ebed muhafaza etmektir. Biz bu ruhu asırlarca yaşadık, bu ruhu yaşamaya devam ediyoruz. Nitekim dün Çanakkale’de bu ruh yeniden ortaya çıkmadı mı? Kurtuluş savaşını gerçekleştiren bu ruh değil miydi?  Unutmayalım ki ; ''Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.'' Yedi düvel de üzerimize gelse, vatanımızı bölemeyecek, bayrağımızı indiremeyecek, ezan-ı Muhammedi’yi dindiremeyecektir Allah'ın inayetiyle .

وَكَانَ حَقاًّ عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ. “Müminlere yardım etmek, üzerimizde bir gerekliliktir.” (Rûm, 30/47.)

Vaazımızı Arif Nihat Asya’nın kaleme aldığı şu şiirle sonlandırıyoruz.

 

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... 
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? 
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini 

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; 
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!.. 

Bu kitaplar Fatih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır. 
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan'dır. 
Haydi artık uyuyan destanını uyandır!.. 

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın 
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!.. 

 

FERİDUN HAVA

CEZAEVİ VAİZİ/KOCAELİ


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Hatay'da Ankara/sincan Ilçe Gençlik Ve Spor Ilçe Müdürü Nafiz çapın Ve Beraberindeki Heyet, Il Müftümüz Mevlüt Topçu'ya Taziye Ziyaretinde Bulundu.
Hatay'da Ankara/sincan Ilçe Gençlik Ve Spor Ilçe Müdürü Nafiz...
Konya Il Müftülüğü Ve Tdv Konya şubesi Kadın Kolları’nın Işbirliğiyle Düzenlenen “hayır çarşısı” Açıldı
Konya Il Müftülüğü Ve Tdv Konya şubesi Kadın Kolları’nın...