İSLAM GÜZEL AHLAKTIR1
Hiç şüphesiz İslam ahlakı en ekmel manada peygamberimiz Muhammed Mustafa (sas)’in şahsında hayat bulmuştur.
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.2
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : إنما بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ مكارمَ الأخلاقِ
وفي رواية اخرى “إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ.”3
Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.
سُئِلَتْ عائِشةُ عن خُلُقِ رسولِ اللهِ صلَّى اللهُ عليه وسلَّمَ، فقالَتْ: كان خُلُقُه القُرآنَ
Hz Âişe validemize Resulullah (sas)’in ahlakından soruldu da buyurdular ki: Onun ahlakı Kur’andı.4
Kur’ân ve Hadislerde Güzel Ahlak Örnekleri
1. Bolluk zamanlarında infakta bulunulduğu gibi darlık anında da infakta bulunabilmek, öfkeye hakim olabilmek, insanları bağışlamak ve onların ufak tefek kusur ve hatalarını hoş görmek, bir günaha düştüğünde behemehal Allah’ın makamını, kudret ve azametini hatırlayarak günahından af dilemek ve günahına ısrarla devam etmemek güzel ahlak örneklerindendir.
اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ
O takvâ sahipleri, bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcar, öfkelerini yutar ve insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyilik ve ihsân sahiplerini sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.5
2. Sabretmek, sadakatli olmak, itaatkâr olmak, infakta bulunmak, seher vakitlerinde istiğfar etmek.
اَلصَّابِر۪ينَ وَالصَّادِق۪ينَ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْمُنْفِق۪ينَ وَالْمُسْتَغْفِر۪ينَ بِالْاَسْحَارِ
Onlar sabreden, söz ve davranışlarında dürüst olan, ilâhî emirlere gönülden itaat eden, mallarını Allah yolunda harcayan ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyenlerdir.6
3. Adaletli olmak, insanlarla olan hukukunda ihsan7 sahibi olmak, akrabayı görüp gözetmek, hal ve hatırlarını sorup gönüllerini hoş tutmak, fahş-u fuhşiyyat olan her nevi pislik, hubs-u habâis, münkerat ve azgınlıktan gücü nisbetinde menetmek (emrbi’l-ma’rûf nehy ani’l-münker yapmak).
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.8
4. Müminlere eza ve cefa verecek her türlü hal ve harekâttan kaçınmak, gönül kırmamak, incitmemek, iğneli ve imalı konuşmamak, toplum içinde mahcup edecek hal hareket ve tavırlardan uzak durmak, gıyabında kötü konuşmamak, kötü lakaplar ile üzmemek, ayıplarını araştırmamak.
وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُب۪ينًا۟
Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, yapmadıkları bir şeyden dolayı suçlayıp incitenler ise, gerçekten bir iftirâ atmış ve apaçık bir vebâl yüklenmişlerdir.9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ey iman edenler! Bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; belki de o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinizi incitici, aşağılayıcı kötü lakaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fâsıklığı çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve böyle yapıp imandan sonra fâsıklık damgası yemek de ne kötüdür. Bu tür davranışların ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.11
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَٓا اَذًىۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah müstağnidir, Halim'dir.12
ﻳَٓﺎ اَﻳُّﻬَﺎ اﻟَّﺬٖﻳﻦَ اٰﻣَﻨُٓﻮا اِذَا ﺗَﻨَﺎﺟَﻴْﺘُﻢْ ﻓَﻠَﺎ ﺗَﺘَﻨَﺎﺟَﻮْا ﺑِﺎﻟْﺎِﺛْﻢِ وَاﻟْﻌُﺪْوَانِ وَﻣَﻌْﺼِﻴَﺖِ اﻟﺮَّﺳُﻮلِ وَﺗَﻨَﺎﺟَﻮْا ﺑِﺎﻟْﺒِﺮِّ وَاﻟﺘَّﻘْﻮٰى وَاﺗَّﻘُﻮا اﻟﻠّٰﻪَ اﻟَّﺬٖٓى اِﻟَﻴْﻪِ ﺗُﺤْﺸَﺮُون
Ey iman edenler! Şayet siz gizlice konuşacak olursanız sakın günah, zulüm ve Peygambere isyan hususlarında kulis yapmayın. Bunu hayır ve takvâ hususunda yapın. Dirilip huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının.13
İZAH: Mü'minler gizli konuşmalardan, fısıldaşmaktan mutlak surette nehiy edilmiyor. Ancak günah, şuna buna teaddi ve tecavüz ve Peygambere isyan mahiyetinde şeyler konuşmaktan nehyediliyor. Ve gizli müzakereler yaptıkları zaman da hayr-ü hasenata ve Allahın azâbından korunmak yollarına dair konuşmakla emrolunuyorlar. Buharî, Müslim, Tirmizî ve Ebû Davud da İbni Mes'ud radıyallahü anhten rivayet olunduğu üzere Resuli Ekrem (sas) buyurmuştur ki üç kişi bulunduğunuz vakıt nâsa karışıncıya kadar ikiniz diğerini bırakıp da fısıldaşmayın, çünkü o onu mahzun eder. Ulema demişlerdir ki iki kişi bir diğerinin yanında onun bilmediği bir lügat ile konuşmak da onu mahzun ettiği takdirde bunun gibidir.
5. Müslümanların birbirlerinin İslam kardeşliğinden mütevellit hukuklarına riayet etmeleri de güzel ahlak ve kardeşlik örneğidir.
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: حَقُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ سِتٌّ: إِذَا لَقِيتَهُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ، وإِذَا دَعَاكَ فَأَجِبْهُ، وإِذَا اسْتَنْصَحَكَ فَانْصَحْهُ، وإِذَا عَطَسَ فَحَمِدَ اللَّهَ فَسَمِّتْهُ، وإِذَا مَرِضَ فَعُدْهُ، وإِذَا مَاتَ فَاتْبَعْهُ
Müslümanın Müslüman üzerinde hakkı altıdır. Karşılaştığında selam vermesi, davet eetiğinde icabet etmesi, nasihat istediğinde ona nasihat ile doğru olana delalet etmesi, hapşırıp Allah’a hamdettiğinde tesmît (yerhamükellah) etmesi, hastalandığında ziyaret etmesi, vefat etiğinde cenazesine katılması.
وَعن عبدِاللَّهِ بنِ سَلاَمٍ ، أَنَّ النَّبِيَّ ﷺ قالَ: أَيُّهَا النَّاسُ أَفْشوا السَّلامَ، وَأَطْعِمُوا الطَّعَامَ، وَصَلُّوا باللَّيْل وَالنَّاسُ نِيامٌ، تَدخُلُوا الجَنَّةَ بِسَلامٍ14
Ey insanlar! Selamı yayınız, yemek yediriniz, insanların uyuduğu vakitte namaz kılınız ve selametle cennete giriniz.
6. Ahde ve sözleşmelere vefa göstermek.
وَاَوْفُوا بِالْعَهْدِۚ اِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُ۫لاً
Ahde vefa gösterin; çünkü ahid sorumluluk doğurur.15
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ
Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz.16
7. Şefkat, merhamet ve yardıma muhtaç olanlara, yetimlere ikram ve ihsanda bulunmak, gönüllerini hatırlarını hoş tutmak hak ve hukuklarına tam riayet etmek.
وَلَا تَحَٓاضُّونَ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۙ وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ اَكْلًا لَمًّاۙ كَلَّا بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَت۪يمَۙ
Hayır! Doğrusu siz, Allah’tan ikram bekliyorsunuz ama kendiniz yetîme değer vermiyor, ona ikram etmiyorsunuz. Muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Mirastan ne gelse, helâl-haram demeden alabildiğine yiyorsunuz.17
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ فَكُّ رَقَبَةٍۙ اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ يَت۪يمًا ذَا مَقْرَبَةٍۙ اَوْ مِسْك۪ينًا ذَا مَتْرَبَةٍۜ ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ
Sen o sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? Bir köleyi veya esiri hürriyetine kavuşturmaktır. Yahut bir salgın açlık gününde yemek yedirmektir; Ya bir akraba olan yetime. Veya toprağa uzanıp kalmış, hiçbir şeyi olmayan yoksula. Bir de iman etmek ve birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.18
8. Gece namazı kılmak, seherlerde istiğfar etmek, isteyen ve istemekten haya eden mahrum kişilere malından infakta bulunmak.
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi. Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde bağışlama dilerlerdi. Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.19
9. Yalan yere şahitlik etmemek, boş faydasız lakırtı yapılan meclislerde bulunmamak onlara rast geldiğinde onların gönüllerini kırmadan tatlılık ile müsaadelerini alıp oradan uzaklaşmak.
وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا وَالَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا
(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.20
10. Kibirden uzak durup mütevazı ve alçak gönüllü olmak. Malına, mülküne, gücüne kuvvetine, güzelliğine güvenip mağrur olmamak.
وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.21
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.”22
11. Yürürken vekar-ı islam ve heybet ile yürümek, konuşurken bağırmamak, insanların duyabileceği tonda konuşmak, sesi değil sözü yükseltmek.
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟
Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.23
12. Evlere girilirken selam ile girmek.
فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةًۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ۟
Evlere girdiğiniz zaman, kendinize, ehlinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açıklar.24
13. Anne babaya hürmetkâr ve saygılı olmak, sesini yükseltmemek, yaşlandıklarında hizmetlerini görmek gönüllerini hoş etmek, dualarını almak, onları üzüp incitmemek.
وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناًؕ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرٖيماً وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانٖي صَغٖيراًؕ
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et.25
14. İhtiyaç sahiplerini gözetmek, onlara ikramda ve infakta bulunmak, infakta bulunurken de ifrat ve tefritten sakınarak orta bir yol tutmak.
وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْكٖينَ وَابْنَ السَّبٖيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذٖيراً اِنَّ الْمُبَذِّرٖينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاطٖينِؕ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهٖ كَفُوراً وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً
Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da rabbine karşı çok nankördür. Eğer sen kendin dahi rabbinden umduğun bir lutfu beklemek durumunda (ihtiyaç içinde) olduğun için onlara ilgi gösteremiyorsan, hiç değilse kendilerine rahatlatıcı bir söz söyle! Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin! 26
15. Yalan sözden kaçınıp doğru ve hak olanı söylemek.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًاۙ
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.27
16. Rüşvet almak ve vermekten uzak durmak.
وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَٓا اِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرٖيقاً مِنْ اَمْوَالِ النَّاسِ بِالْاِثْمِ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَࣖ
Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların mallarından bir kısmını yemeniz için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın.28
İZAH: Muamelâtınızda birbirinizin malına ve hukukuna iyi riayet ederseniz, yaptığınız ukud-u mukavelâtta haksızlıktan, çekişmeye sebebiyet verecek işi mahkemelere düşürecek şurût-u fâsideden sakınırsanız hâkimlere, hükûmetlere boyun eğmekten kurtulursunuz ve her nasılsa mahkemeye düştüğünüz zaman gerek hâkimi ve gerek birbirinizi tezvirat, şarlatanlık, rüşvet gibi esbabı bâtıle ile ikna-u ilzama uğraşmazsanız hâkimlerinizi bozmamış, zulme meydan vermemiş, haksız yere yekdiğerinizin malını yememiş, yedirmemiş olursunuz. Hattâ mahkemede lehinize hüküm verilmiş olsa bile mücerret bundan dolayı kendinizi haklı görmemelisiniz, hakikati hakkı gözetmelisiniz, nihayet hükm-ü hükûmeti me'kel addile halkın malını yemek için hükûmete tevessül ve intisabdan sakınırsanız hükûmetiniz yükselir, hâkimiyetiniz artar, vazifeler hakkiyle görülür, ibadullahın işi bihakkın görülür, haksızlığa set çekilir, mesut bir hayat yaşarsınız.29
17. İdari görev ve makamda bulunan beyler, yöneticiler ve işverenlerin işçi ve memurlarına karşı müşfik, merhametli, yumuşak sözlü, lütüfkâr olmaları, onların ufak tefek kusurlarını görmezlikten gelip affedici olmaları, onları da ilgilendiren işler ile alakalı bir karar alacağında onların görüşlerine başvurarak rızalarını almaları da İslam’ın tavsiye ettiği güzel ahlak örneklerindendir.
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَࣕ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلٖينَ
Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.30
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.31
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَاَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِل۪ينَ
Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.32
İZAH: Halk ile muamelede evvelâ sühuletle gelenleri al ve onlara sühulet olanları yap, kendilerine zor gelecek, zorluk verecek şeyleri isteme, teşdid-ü tazyik taraftarı olma. Saniyen afiv hasletini tut, her kesin günahına bakma, kusur afvetmek şiarın olsun. Salisen vergi alacağın zaman halka zorluk vermeyecek surette ve havayici zaruriyelerinden fazla olan emvalden al.33
18. Ticarette sadakat ehli olup aldatmadan, yalandan uzak durmak, ölçü ve tartıya tam riayet etmek, malın kusurunu gizlememek, karaborsacılık, stokçuluk vb. usullerle malların fiyatlarını yükseltmemek.
وَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ بِالْقِسْطِۚ
Ölçüyü ve tartıyı adâletle tam yapın.34
فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ
Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek insanlara haksızlık yapmayın. Yeryüzünde düzen sağlandıktan sonra orada bozgunculuk çıkarmayın. Gerçekten mü’min iseniz, sizin için hayırlı olan budur.”35
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفٖينَۙ اَلَّذٖينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظٖيمٍۙ يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمٖينَؕ
Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler. Kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler (eksiltirler). Onlar, o büyük gün için -insanların âlemlerin rabbinin huzuruna çıkacakları gün için- diriltileceklerini akıllarına getirmiyorlar mı?
قال النبي صلى الله عليه وسلم : التاجر الصدوق الأمين مع النبيين والصديقين والشهداء36
Güvenilir ve sadakatli tüccar, peygamberler, Sıddıklar ve şehitler ile birliktedirler.
19. Kendi aleyhine yahut birinci derecede yakınları ve dostları aleyhine dahi olsa yalan ve yanlış yere şahitlikten kaçınmak.
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّامٖينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَبٖينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَقٖيراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيراً
Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz heva-ü hevesinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.37
20. İnsanlara karşı güler yüzlü olmak.
عَنْ أبي هريرة قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: إِنَّكُمْ لَا تَسَعُونَ النَّاسَ بِأَمْوَالِكُمْ، وَلَكِنْ لِيَسَعْهُمْ منكم بَسْطُ الْوَجْهِ، وَحُسْنُ الْخُلُقِ.38
Şu bir hakikattir ki sizler insanların gönüllerine mal varlıklarınızın çokluğu sebebiyle giremezsiniz, bu ancak güzel bir yüz ve güzel bir ahlak ile mümkündür.
21. İnsanların eza ve cefalarına katlanmak
وَعَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: المُؤْمِنُ الَّذِي يُخَالِطُ النَّاسَ وَيَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُمْ خَيْرٌ مِنَ الَّذِي لَا يُخَالِطُ النَّاسَ وَلَا يَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُمْ.39
İnsanların arasına karışıp onlardan gelen eza ve cefalara sabreden kimse insanların arasına karışmayan ve onlardan gelen ezalara sabretmeyen kişiden daha hayırlıdır.
22. Güzel ahlaklı olmak için Allah’a (cc) dua etmek.
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: اللَّهُمَّ كَمَا أَحْسَنْتَ خَلْقِي فَحَسِّنْ خُلُقِي.40. وَعَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ
Ya Rabbi yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzel kıl.
23. Güzel ahlak sahibi olan müminler kıyamet gününde Peygamberimiz (sas)’in sevgisine ve özel sohbet meclisine katılmak bahtiyarlığına mazhar olacaklar.
عن جابر رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:إن من أحبِّكم إليَّ، وأقربِكم مني مجلسًا يوم القيامة، أحاسنَكم أخلاقًا، وإنَّ أبغضَكم إليَّ، وأبعدكم مني يوم القيامة، الثرثارون والمتشدِّقون والمتفيهقون، قالوا: يا رسول الله، قد علمنا الثرثارون والمتشدقون، فما المتفيهقون؟ قال: (المتكبِّرون)41
Kıyamet gününde bana en sevimli ve meclis olarak en yakın olanlarınız güzel ahlak sahibi olanlarınızdır. Ve yine kıyamet günü bana en uzak olanlarınız ve en sevmediklerim ise hesapsız ve hezeyan dolu sözlerle konuşan, insanlara sözünü dinletmek için baskın, devamlı ağzını doldurarak konuşan, kibir ile etrafındakileri susturan ve bastıran kimselerdir.
24. Kendi ihtiyacı olduğu halde başka ihtiyaç sahibi olana nefsini tercih etmek suretiyle izhâr-ı îsâr eylemek de yüksek ahlak vasıflardandır.
وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ
Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler.42
25. Evlere kapılarından girmek.
وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ اَبْوَابِهَاۖ
Evlere kapılarından girin; Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.43 (bu âyeti celile çok şümullü câmiu’l-kelim bir ayet olup her işte usul, örf-ü hasen ve edebe riayete delalet ve irşat buyurmaktadır.)
26. Gözlerin edebi
قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْؕ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.44 (gaddı ebsâr ”gözleri indirmek, kısmak anlamında olup gözlerin haramdan sakındırılması anlamındadır.”)
27. Mal, mülk, makam, mevki, nüfuz, saltanat, devlet, sanat, maharet, güzellik, güç, kuvvet, hitabet, ses güzelliği, iman, islam, ümmeti Muhammedden olmak, ehl-i sünnet ve cemaat akidesi üzere olmak, ilim, hikmet, marifet, seferler, zaferler, saadet, sevinç, meserret, ödül, taltif vb. bütün nimetleri Allah’dan (cc) bilmek. Böyle yüksek bir ahlaki mefkûre sahibi olmak.
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُۚ
Ve onlar derler ki: Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik.45
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ قَتَلَهُمْۖ وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ
Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı.46
هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠
Bu rabbimin bir lütfudur.47
ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.48
28. Gülerken tebessüm ile gülüp kahkaha ile gülmekten kaçınmak.
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا49
Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki:...
29. Allah’ın (cc) üzerimizdeki nimetlerini çokça anmak ve şükretmek.
وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ
Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ50
Rabbinin lütuflarını şükranla an.
وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ51
“Ey rabbim!” dedi, “Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!”
كان رسول الله - صلى الله عليه وسلم - إذا صلى قام حتى تفطر رجلاه .. قالت عائشة : يا رسول الله أتصنع هذا وقد غُفِرَ لك ما تقدم من ذنبك وما تأخر ؟! ، فقال ـ صلى الله عليه وسلم ـ : يا عائشة أفلا أكون عبدا شكورا52
Resulullah (sas) namaza kalktığında ayakları çatlayıncaya kadar kıyam ederdi. Hz. Aişe (ra) buyurdular ki; Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affettiği halde mi böyle (meşakkatli ibadetler) yapıyorsun? Aleyhi’s-salatü ves-selam buyurdular ki; ey Âişe! Çokça şükreden bir kul olmayayım mı?
يقول النبي ﷺ من لا يشكر الناس لا يشكر الله
İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez.53
30. Külfete, hastalıklara, üzüntülere, sıkıntılara, meşakkatlere, acılara, kederlere ve hüzünlere hamd etmek, sabır, dua, rıza ve teslimiyet göstermek, şikâyetlerini ancak Allah’a arz etmek, insanlara sızlanıp şikayetlenmemek.
قَالَ اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ
(Yakup:) Ben gam ve kederimi sadece Allah'a arz ediyorum.54
رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُؕ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.55
وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Muhâcirlerin ve ensarın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük bahtiyarlık işte budur.56
لَقَدْ رَضِيَ اللّٰهُ عَنِ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ عَلَيْهِمْ وَاَثَابَهُمْ فَتْحًا قَر۪يبًاۙ
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.57
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً فَادْخُلِي فِي عِبَادِي وَادْخُلِي جَنَّتِي
Ey mutmain olmuş nefs! sen rabbinden rabbin de senden razı olduğu halde rabbine dön, kullarım arasına gir, cennetime gir.58
اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِراًۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ
Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.59
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُ۬ا الْمُب۪ينُ وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ
Vakta ki her ikisi (baba ve oğul İbrahim ve İsmail) (Allah’a) teslim oldular da (İbrahim oğlu İsmaili kurban etmek üzere) şakağının üzerine yatırıverdi. Biz o’na ey İbrahim (rüyanda sana ihtar buyrulan adağını) gerçekleştirdin diye nida ettik. Biz Muhsin kulları böyle mükâfatlandırırız. Muhakkak ki bu çok büyük bir imtihandır. Biz (İsmailin yerine) fidye olarak büyük bir kurbanlık indirdik. (Kulumuz İbrahim’in rabbine karşı bu teslimiyetini) kendisinden sonra gelecek (ümmetlere) bir örnek olarak bıraktık. İbrahim’e selam olsun.60
31. Bir meselenin hak, hakikat ve doğruluğunu ispat nokta-i nazarından yapılacak olan şekil, üslup ve tarz-ı mücadelenin en güzel ve tatlı bir üslup ile yapılmasının tavsiye edilmesi, İslam ahlakını göstermesi bakımından da dikkate şayan bir husustur.
اُدْعُ اِﻟٰﻰ ﺳَﺒٖﻴﻞِ رَﺑِّﻚَ ﺑِﺎﻟْﺤِﻜْﻤَﺔِ وَاﻟْﻤَﻮْﻋِﻈَﺔِ اﻟْﺤَﺴَﻨَﺔِ وَﺟَﺎدِﻟْﻬُﻢْ ﺑِﺎﻟَّﺘٖﻰ ﻫِﻰَ اَﺣْﺴَﻦُ اِنَّ رَﺑَّﻚَ ﻫُﻮَ اَﻋْﻠَﻢُ ﺑِﻤَﻦْ ﺿَﻞَّ ﻋَﻦْ ﺳَﺒٖﻴﻠِﻪٖ وَﻫُﻮَ اَﻋْﻠَﻢُ ﺑِﺎﻟْﻤُﻬْﺘَﺪٖﻳﻦ
Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle dâvet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette, yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir.
32. Savaş esnasında kadınlara, yaşlılara, çocuklara, mabetlere, ağaçlara, meyvelere, mahsulata, hayvanlara zarar ve ziyan verilmemesi de İslam’ın savaşta dahi ne yüksek bir ahlak sahibi olduğunu göstermektedir.
Hz. Peygamber bir yere ordu veya seriyye gönderirken onlara savaşta takip etmeleri gereken hususlarla ilgili emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Onun savaşta yapılmamasını tavsiye ettiği şeyler arasında çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmemeleri, müsle61 yapılmaması, kiliselerin yakılmaması, ağaçlara zarar verilmemesi, hurma ağaçlarının yakılmaması ve ihtiyaç dışı hayvanların kesilmemesi dikkat çeker. Hz. Ebû Bekir ise Suriye'ye Yezîd b. Ebû Süfyan kumandasında birlikler gönderirken, ona şu tavsiyelerde bulunmuştur: "...Sana şu on şeyi tavsiye edeceğim: Kadın, çocuk ve ayakta zor duran ihtiyarı öldürme, meyve veren ağaçları kesme, mamur binaları yıkma, koyun ve develeri sadece yemek için kes, arıları yakma, kovanları tahrip etme! İhanet etmeyin ve korkaklık göstermeyin!"62
Hakan USTA
Kocaeli İl Müftülük
Vaizi
1 Hazırlayan; Hakan USTA; Kocaeli İl Müftülük Vaizi.
2 Kalem, 68/4.
3 إنما بعثت لأتمم مكارم الأخلاق هو حديث شريف ومعروف، وقد ورد بصيغ مختلفة وفي كتب حديثية متعددة. أحد الروايات المشهورة لهذا الحديث موجود في كتاب الأدب المفرد للإمام البخاري. قال البخاري في كتابه: "حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ، قَالَ: حَدَّثَنِي عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَجْلَانَ، عَنِ الْقَعْقَاعِ بْنِ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ السَّمَّانِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ -صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ: (إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ)".
4 أخرجه أحمد (25813) واللفظ له، وأبو يعلى (4862)، والطحاوي في ((شرح مشكل الآثار)) (4435) مطولاً
5 Âli İmrân, 2/134.
6 Âli İmrân, 2/17.
7 (Allah’ın (cc) kendisini her daim görüyormuş gibi davranmak) كانَ النبيُّ صَلَّى اللهُ عليه وسلَّمَ بَارِزًا يَوْمًا لِلنَّاسِ، فأتَاهُ جِبْرِيلُ فَقالَ ما الإحْسَانُ؟ قالَ: أنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأنَّكَ تَرَاهُ، فإنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فإنَّه يَرَاكَ Nebiyyi zîşân (sas) insanların içerisinde bulunduğu bir vakitte Cibril-i emin (as) gelerek…….(cibril hadisi içerisinden) ihsan nedir diye sordular? Buyurdular ki; her ne kadar sen O’nu göremesen de O seni görüyormuşçasına Allah’a kulluk etmendir.
8 Nahl, 16/90.
9 Ahzâb, 33/58.
10 Hucurât, 49/11.
11 Hucurât, 49/12.
12 Bakara, 2/263.
13 Mücâdele,58/9.
14 رواهُ الترمذيُّ وقالَ: حديثٌ حسنٌ صحيحٌ
15 İsrâ, 50/34.
16 Mâide, 5/1.
17 Fecr, 89/18-20.
18 Beled, 90/12-17.
19 Zâriyât, 60/15-21.
20 Furkân, 25/72-73.
21 İsra, 50/37.
22 Lokmân, 31/18.
23 Lokmân, 31/19.
24 Nur, 24/61.
25 İsrâ, 50/23-24.
26 İsrâ, 50/26-28.
27 Ahzâb,33/70.
28 Bakara,2/188.
29 Elmalılı Muhammed Yazır.
30 Âli İmrân, 3/159.
31 Nisâ, 4/36.
32 Arâf, 7/199.
33 Elmalılı Muhammed Yazır.
34 En’âm, 6/152.
35 A’râf, 7/85.
36 صححه الشيخ الألباني في السلسلة الصحيحة وصحيح الترغيب والترهيب التخريج : أخرجه الترمذي (1209 )،والدارمي (2581 ،والدارقطني في ((السنن)) (2813 )،والحاكم في ((المستدرك))
37 Nisa, 4/135.
38 أَخْرَجَهُ أَبُو يَعْلَى، وَصَحَّحَهُ الْحَاكِمُ
39 أَخْرَجَهُ ابْنُ مَاجَهْ بِإِسْنَادٍ حَسَنٍ
40 رَوَاهُ أَحْمَدُ، وَصَحَّحَهُ ابْنُ حِبَّانَ
41الثرثار: هو كثير الكلام تكلفًا. (والمتشدق): المتطاول على الناس بكلامه، ويتكلم بملء فيه تفاصحًا وتعظيمًا لكلامه. و(المتفيهق): أصله من الفهق وهو الامتلاء، وهو الذي يملأ فمه بالكلام ويتوسع فيه، ويغرب به تكبُّرًا وارتفاعًا، وإظهارًا للفضيلة على غيره.
رواه الترمذي وقال: حديث حسن
42 Haşr, 59/9.
43 Bakara, 2/189.
44 Nur, 24/30.
45 A’raf, 7/43.
46 Enfal, 8/17.
47 Neml,27/40.
48 Cuma, 62/4.
49 Neml, 27/19.
50 Duha, 93/11.
51 Neml, 27/19.
52 مسلم
53 رواه أحمد وأبو داود والبخاري في الأدب المفرد وابن حبان والطيالسي، وهو حديث صحيح
54 Yusuf,12/86.
55 Beyyine, 98/8.
56 Tevbe, 9/100.
57 Fetih, 48/18.
58 Fecr, 89/27-30.
59 Sâd, 38/44.
60 Sâffât, 37/103-109.
61 Müsle; savaşta öldürülenlerin el, ayak, burun vb. uzuvlarının kesilmek suretiyle işkenceye uğratılmasıdır.
62 Bkz.MACİT Yunus, “Savaş Kuralları Açısından Hz. Peygamber’in Sünnetinde Doğal Ve Fiziki Yapının Masuniyeti” adlı makaleden alınmıştır. Ebû Dâvûd, Cihad 120, n. 2666; Abdurrezzâk, el-Musannef, thk. Habiburrahman el-A’zamî, Beyrut 1403/1983, V,408 n. 9747; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, thk. Kemal Yusuf el-Hût, Riyad 1409, VI, 487, n. 33112; 33115; 33117; Müslim, Cihad 24, 25; Ebû Dâvûd, Cihad, 82, n.2614. Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, Beyrut–1986, I, 87, n. 115; I, 212, n. 340; I, 311, n.514; el-Mu’cemü’l-evsât, thk. Tarık b. ‘İvadullah vdğ., Kahire 1415, IV, 268, n. 4162. Abdurrezzâk, el-Musannef, V, 220, n. 9430 18 Saîd b. Mansûr, es-Sünen, thk. Habîburrahman el-A’zamî, Hind 1982, II, 183, n.2384; Ebu Dâvûd, el-Merâsîl, thk. Şuayb el-Arnâût, Beyrut 1408, s. 239, 364.