Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce düzenlenen 8. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışında görevli Din Hizmetleri Müşavir, Ateşe ve Koordinatörlere konferans verdi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, konferans öncesinde yaptığı konuşmada, konferansa katılan Çavuşoğlu'na teşekkür ederek, Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansının bu yıl sekizincisini düzenlediklerini ifade etti.
Bu yıl, İslam'a karşı küresel meydan okumalar bağlamında yeni stratejiler konusunu müzakere ettiklerini belirten Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“Yurt dışında 2 bin 500'e yaklaşan mensubumuz var. Görevlilerimize buradan yaptığımız müzakereler neticesinde almış olduğumuz kararları, sonuçları onlarla paylaşacağız. Başta İslam'a karşı küresel meydan okumalar bağlamında 'yeni stratejiler olmak üzere daha nitelikli din hizmetini nasıl götürebiliriz, yurt dışındaki millet varlığımızın gençlerine ve çocuklarına daha nitelikli din eğitimini nasıl verebiliriz, doğru dini bilgiyi nasıl ulaştırabiliriz' bu konuda çok verimli bir toplantı oldu."
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, konferansta, girişimci ve insani dış politikayla dünyanın tüm meselelerinde söz sahibi olmaya çalıştıklarını ifade ederek, "Ayın 11'inde Srebrenitsa soykırımı ile ilgili Avrupa Konseyi'nde anma töreni düzenleyeceğiz. Avrupa Konseyi, bugüne kadar Holokost ve tarihte yaşanan diğer olumsuz gelişmeleri anıyordu. Srebrenitsa soykırımını ilk defa anacak biz de buna katkı sağlıyoruz." dedi.
Yurt dışı hizmetindeki Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin aynı zamanda dünya barışına da önemli katkı sağladığını dile getiren Çavuşoğlu, önümüzdeki dönemde daha yakın iş birliği içinde çalışmanın arzusu içinde olduklarını vurguladı.
"Popülizmden kaynaklandığını düşünüyoruz"
"İslam karşıtlığı bugün bir modadır" diyen Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"İslam karşıtlığının sebeplerine baktığımız zaman, bunu savunanların ortaya inandırıcı ve tatmin edici bir argüman koyamadığını görüyoruz. Bunun popülizmden kaynaklandığını düşünüyoruz. Maalesef bugün popülizmden beslenen siyasi partilerin hatta siyasetçilerinin ve medyanın, İslam ve göçmen düşmanlığını körüklediğini görüyoruz. Bu, sadece birkaç yıldır yaşadığımız olaylarla değerlendirilemez. Bakınız 1993 yılında Solingen'de yaşanan 5 vatandaşımızın canlı canlı yakılması, ilk gördüğümüz emarelerden bir tanesidir. Yine 2000 ile 2007 arasında NSU davası dediğimiz o süreçte 8'i vatandaşımız, göçmen kökenli 10 kişinin katledilmesi, sistematik bir şekilde öldürülmesi başka bir boyuttur."
"Müslümanların yanında olmamız gerekiyor"
Çavuşoğlu, 15 Mart'ta Yeni Zelanda'da Cuma namazını eda etmek için camiye gidenlerin katledildiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
"Orada vatandaşlarımızın katledilmesi başka bir örnektir. Biz, Yeni Zelanda'daki cami saldırısı ile Sri Lanka'daki kilise saldırısını ayırt etmiyoruz. İkisi de hain ve terör saldırısıdır ama bugün dünya maalesef bizim gibi bakmıyor. İdeolojisinden, kendi görüşünden, kendi inancından bakıyor ama biz öyle bakmıyoruz. Bugün İslam düşmanlığının da antisemitizmin de veya Hristiyan karşıtlığını da dahil her türlü karşıtlığı reddediyoruz. İnancımız gereği reddediyoruz ve insanlık suçu olarak görüyoruz. İşte bizim dışımızdaki inanca sahip olan herkesi de bu açıdan baktırmayı başardığımız zaman esasen bu olumsuz trendi hep birlikte geriye çevirebiliriz. Tabii ki vatandaşlarımızın, Müslümanların karşı karşıya kaldığı saldırılar olduğu zaman biz de devlet olarak sizlerle beraber üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Özelikle hukuki alanda vatandaşlarımızın ve Müslümanların yanında olmamız gerekiyor. Ayrıca siyasilere ve de sivil toplum örgütlerine medyaya bu gidişatın çok tehlikeli olduğunu, kendilerini de çok tehlikeli bir mecraya sürüklediğini iyi anlatmamız gerekiyor."
"Bazı Avrupa ülkelerinde ortak eğitime geçmek istiyoruz"
Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışındaki çalışmalarıyla örnek gösterildiğini aktaran Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Bugün Avrupalı muhataplarımıza ve özellikle de İslam yasasını kabul eden Avusturya'daki muhataplarımıza, Diyanet İşleri Başkanlığı din müşavirlerimizle din görevlilerimizin görev yapmasını istemeyenlere karşı bir soru soruyoruz; 'Ülkenizde bir tane radikalleşen terör örgütüne katılan bir tane Müslüman Türk var mı?' Avusturya, Almanya ve Hollanda'dan aldığımız tüm cevap, 'hayır bir tane dahi görmedik.' Onlar bize bunun sebebini soruyorlar. Sebebi; Diyanet İşleri Başkanlığımızla bugüne kadar yaptığımız iş birliğidir. Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin İslam'ı vatandaşlarımıza doğru şekilde öğretmesi sayesindedir. Bunu söylediğimizde de hepsi hakkı teslim ediyor. O nedenle Avusturya'da bazı zorlukları yaşadık ama yeni formüller buluncaya kadar da farklı vakıflar üzerinden ve diğer yöntemlerle devam ettirmeye çalışıyoruz. Şimdi özellikle bazı Avrupa ülkelerinde ortak eğitime geçmek istiyoruz. Onlar da buna sıcak bakıyor. Yani o ülkelerde imam hatiplerin yetiştirilmesi için çaba sarf ediyoruz. Marmara Üniversitesi ile Strazburg'da bir ilahiyat fakültesinin kurulması için Fransa nezdinde temaslarımız devam ediyor. Bu konuda Fransa ve ilgili üniversite olumlu cevap vermiştir."
8. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı sona erdi
Diğer taraftan 8. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı 5 gün boyunca yapılan oturumların ardından, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın başkanlığını yaptığı değerlendirme oturumuyla sona erdi.
Konferansa, Vali Cüneyit Orhan Toprak, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, Dış İlişkiler Genel Müdürü Erdal Atalay, İl Müftüsü Ahmet Poçanoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı müşavir ve ataşeleri katıldı.