12.10.2018 Uluslararası Cami Sempozyumu Açılış Programıyla Başladı
Diyanet İşleri Başkanlığı ve İnönü Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen ve 08-09 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen Uluslararası Cami Sempozyumu açılış töreniyle başladı.
Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene Malatya Valisi Ali Kaban, Diyanet İşleri Başkanlığı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Malatya İl Müftüsü Ümit Çimen, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdülkadir Baharçiçek, Rektör Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Cemal Koyunoğlu, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikret Karaman ve akademisyenler katıldı.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikret Karaman camilerin iman, ibadet, ahlak ve muamelatın buluştuğu ve uygulandığı alanlar olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Hz. Peygamber 13 yıllık Mekke hayatında ağırlıklı olarak nazil olan ayetler doğrultusunda tevhidi, nübüvveti, ahiret inancını, kozmik âlemi yani evrenin yaratılışını, insanın yaratılışını, insanın sorumluluğunu o gün ki şartlarda Mekkelilere anlatmaya çalıştı. Ancak en büyük açılımı Hz. Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye teşrifleriyle, hicretleriyle başladı. Dikkat ederseniz Medine’de nazil olan ayetler daha çok iman-amel ilişkisi, ibadet, ahlak ve muamelat konularında olmaya başlamıştır. Peygamberimizin Medine’ye teşriflerinde henüz bedenlerindeki teri kurumadan ilk başladığı iş Medine’de daha sonra kendi adıyla anılacak, Mescid-i Nebevinin temelini atmak olmuştur.”
Osmanlı döneminden cumhuriyet devrine 12 bin 500 caminin miras olarak intikal ettiğini, cumhuriyet döneminde ise cami sayılarının 100 bin sınırını aştığını, bunun ülkemiz için büyük bir hazine ve miras olduğunu belirten Dekan Karaman şunları ekledi: “Camilerin imarı; betonla, sıvayla, taşla tahkim etmek değil onların içini cemaatle, gençlikle ziynetlendirmektir. Onun için 21. Asrın şu ilk çeyreğinde camilerimizin biraz daha değişimini, dönüşümünü ve çağımızın her yaştaki insanına erişebilecek mabetler haline getirmek zorundayız. Artık camilerimizin çocuk, engelli, yaşlı, genç herkesin erişebileceği nitelikte estetik, güzel, ibadetle huzur bulacağımız mekânlar olmalıdır. Camisiz, mabetsin bir yerde yaşamak bir mümin için çok ağır bir şeydir.”
Üniversitede inşaatı devam etmekte olan cami hakkında bilgi veren Dekan Karaman “Üniversitemizde temeli atılan cami, uzun bir araştırmadan, çok geniş bir istişareden sonra projelendirdik. Gençliği kucaklayan cami temasını işliyoruz. İçerisinde sosyal üniteleriyle, tamamen insan merkezli, namaz vakitlerinde, namaz dışında insanların uğrayabileceği ve oradan istifade edebileceği bir mekân olarak düşünmelerini arzu ediyoruz ve bunun da ülkemizde model olmasını istirham ediyorum.” dedi.
“Camilerimiz İslam’ın Ana Müessesesidir”
Cami merkezli bir medeniyetin mensupları olduğumuzu ifade eden Malatya İl Müftüsü Ümit Çimen şunları söyledi: “Bizler cami merkezli bir medeniyetin mensuplarıyız. Mescid-i Nebi’nin örnekliğinde İslam kültür ve medeniyetinin çiçek açtığı her sahanın tohumunun hazırlandığı mabetlerimiz, Camilerimiz İslam’ın ana müessesi ve Müslüman şehrin annesi mesabesindedir.
Tevhid inancının, tevhid toplumunu inşa ettiği Beytullah’ın şubeleridir camilerimiz. Camilerimiz, biz Müslümanların asgari müştereklerinin, bizi biz yapan özelliklerimizin, ideallerimizin, inanç ve ahlak özelliklerimizin öğretildiği, beslenip büyütüldüğü mekânlardır. Camilerimiz şehirlerimize ruh veren muhteşem mimarilerimizle ecdadımızın ayak bastığı yerlere ve tarihe iz ve imza koyduğu bundan da öte toprağı vatan yapan abidelerimizdir. Bu sempozyumun, caminin hayatımızdaki fonksiyonlarını icra etmesi noktasında bize yol gösterici olması, nice güzel fikirlerin ortaya konmasında vesile olmasını diliyorum.”
Camilerin itikat, ibadet, ilim, sosyal, kültürel ve mimari açıdan hayatın merkezinde yer almış kendine özgü yapısıyla İslam düşüncesi ve medeniyetini şekillendirmede rol üstlendiğini kaydeden Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay şöyle konuştu: “İslam düşüncesi sanatı ve kültür mirasının en önemli göstergelerinden birisi olan camiler ibadet mekânları olmasının yanı sıra ilk teşekküllerinden itibaren eğitim faaliyetlerinin de icra edildiği fonksiyonel bir kurum olmuştur. Özellikle İslam öncesi dönemde cahiliye olarak nitelendirilen toplum tevhit inancının sembolü olan camilerle aydınlığa kavuşmuştur. Bu aydınlanma zamanla geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Böylece camiler ibadet mahalli olma dışında canlı ilim merkezleri haline dönüşmüş, bürokraside, ilim hayatında önemli faaliyetler icra etmiştir.”
Hulefa-İ Raşidin döneminden itibaren kurumsallaşmaya başlayan camiler, Emevi ve Abbasîler, Gazneliler, Selçuklular döneminde daha da geliştirildiğini ve fethedilen yeni birçok yerde camilerin açılmasına önem verildiğini ifade eden Rektör Kızılay şöyle devam etti: “Gerek dini bir kurum olarak gerekse İslam eğitim, sosyal ve kültür tarihinde birikimsel bir süreç içerisinde yüzyılımıza kadar devam eden cami geleneğinin farklı yönlerini incelemeye ve anlamaya çalışmak son derece önemlidir. Her dönemin şartları bağlamında fonksiyonel işlevler gören camiler, zamanla modern mimari unsurları da bünyesinde taşımaya başlamış böylelikle hangi coğrafyada inşa edilmişse o bölgenin ve bölge insanının kültürünü de sonraki nesillere aktarmıştır.” dedi.
Modern dönemde, kentleşme sürecine de paralel olarak camilerin üstlendiği misyonun tarihi sürecine uygun olmadığını, kimi araştırmaların da bunu ortaya koyduğunu kaydeden Rektör Kızılay, mimari ve estetik açıdan da bir takım sorunların varlığının tartışıldığını söyledi.
Sempozyumda camilerin sadece ibadet mahalli olma yönü değil sosyo-kültürel bir kurum olarak eğitim, finans, yönetim, vakıf, mimari, estetik vb. boyutlarının analiz edileceğini vurgulayan Rektör Kızılay, sözlerinin sonunda “Sempozyum bu çerçevede camiler üzerine araştırmacıların dikkatini çekmeyi, bir araştırma alanı olarak cami ve müştemilatının daha iyi anlaşılmasını sağlamayı ve bu konuda çalışan bilim insanlarını bir araya getirerek ilmi birikimin oluşmasına katkı sunmayı hedeflemektedir. Ayrıca kentleşme sürecinde camilerimizin rolünün belirlenmesi de sempozyumun ana hedefleri arasındadır.” dedi.
“Toplumun Bütün Kesimlerine Camiyi Sevdirmek Görevimiz”
Camilerin ibadetin olduğu kadar bilginin de huzurunu ve coşkusunu yaşattığını söyleyen Diyanet İşler Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı “Camiler sadece ezanın, namaz, zikir, duanın değil, aynı zamanda ilmin, irfanın, edep ve hikmetin de mekânı olmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Caminin Müslüman kimliğini ümmet bilincini tevhit ve vahdet arasındaki köprüyü inşa etmek gibi bir misyonu olduğunu vurgulayan Diyanet İşler Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, sözlerine şöyle devam etti: “Cami ile ibadet, ibadet ile hayat arasında sürekli bir akış bulunur. Cami ibadetin hayata can verdiği, hayatın ise ibadet neşvesine dönüştüğü mukaddes mekândır. Dolayısıyla gönüllerin sükûna erdiği zihinlerin beslendiği insanların güven bulduğu bu müstesna mekân elbette hayatın merkezinde olmalıdır.”
Yaşlanan, suskunlaşan ve gün geçtikçe tenhalaşan bir caminin boynunun bükük olduğunu belirten Martı, yaşayan cami modeliyle medeniyet köklerinde olduğu gibi bugünde camilerin hayatın merkezinde yer alması için gayret gösterdiklerini belirtti.
Toplumun bütün kesimlerine camiyi sevdirmenin ve alıştırmanın bir görev olduğunu dile getiren Martı, şunları ekledi: “Bizler biliyoruz ki çocuklara camiyi sevdirmek, orada beklendiklerini ve istendiklerini hissettirmek hepimizin görevidir. Çocuğun ayağı camiye alışsın. Yüzü camide gülsün istiyorsak çocuğun annesini, kadınları da camiye davet etmek, fitne söylemini bir kenara bırakarak Allah’ın kadın kulları mescitlere gelmek istediğinde sakın onlara engel olmayın buyuran Allah Resul’üne intiba etmek hepimizin görevidir. Kalbi mescitte kalan rehberini camide arayan varoluşunun anlamını camide bulan, cami ile zehirli ideolojilerden korunan gençler için emek vermek hepimizin mesuliyetidir.”
Martı, camilerin, toplumun içinden geçtiği kırılgan ve zor dönemlerde topluma güven ve huzur aşılayan, yaşları, sosyal statüleri, meslekleri, mezhep ve meşrepleri, ırkı ve kültürleri farklı ama imanları bir olan insanları kaynaştıran birlik ve beraberliği pekiştiren bir imkân olduğunu söyledi.
İslam dininin insan hayatının her noktasında fonksiyonel bir görevi olduğunu açıklayan Malatya Valisi Ali Kaban şu ifadeleri kullandı: “İslam Dini içeriği itibariyle hayatın bütün cüzlerine, doğumdan başlayarak ölüme kadar ve aslında hayatın en büyük sorusu olan ölümden sonra ne olacağına dair insanlara mukni, ikna edici, insanları rahatlatıcı ve ölüm sonrasını da izah edici tarzda bu kadar fonksiyonel görevi olan bir noktadadır. İslam dini sadece hayatı değil, hayat sonrasını, ayrıca yaşayıp öldükten sonrasını da değil buraya gelmeden önce de neler olduğunu da izah eden külli bir kozmolojiye sahip dünyadaki iki dinden biridir. Dolayısıyla bu iki din içerisinde de şu anda müntesip itibariyle bu derece müntesibi olan bu kadar çaplı, bu kadar insanların her bir noktasına her bir ayrıntısına müştemil hükümler vaaz edebilen yegane dindir. Cami de bunun en önemli parçasıdır.”
Camilerin medeniyetin bir ölçüsü olduğunu kaydeden Kaban “Camilerimiz sadece taştan, betondan tuğladan oluşan yapılar olmanın çok ötesinde bir değere hayiz olmak durumundadır. Aynı zamanda insanla, gençle, çocukla toplumun bütün kesimleriyle haşır neşir olmalı onların temsil edildiği, onların hep birlikte yaşandığı yerler olmalıdır. Onun ötesinde cami sadece namaz kılınan yerin dışında bir medeniyet ölçüsü olduğu için caminin bütün tesisleri de en güzel şekilde yapılarak işletilmek durumundadır.” dedi.