İl Müftülüğü konferans salonunda gerçekleştirilen toplantıya il ve İlçe koordinatörleri ve koordinatör yardımcılarının raporları müzakere edildi.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program İl müftü yardımcısı Melek Karakaşın açılış konuşmasıyla devam etti.
İl Müftüsü Mustafa Soykök yaptığı konuşmada ‘‘Bizleri bugün burada hayırlı bir çalışma ve müzakere için bir araya getiren Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senaler olsun.
Hz. Âdem’den beri, hakkı hakikati tebliğ eden bütün peygamberlere ve özellikle en güzel ahlâkın en büyük temsilcisi Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s.) sonsuz salat ve selam olsun.
Kıymetli misafirler!
Sözlerimin başında sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Katılımlarınızdan dolayı her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Gençliğimizin bugününe ve geleceğine en güzel şekilde rehberlik etme idealiyle gerçekleştirdiğimiz bu istişare toplantılarını son derece önemsediğimi özellikle ifade etmek istiyorum.
Yüce Rabbimiz bu buluşmamızı hayırlı sonuçlara vesile eylesin.
Muhterem Hocalarım!
Malumunuz olduğu üzere bir toplumun geleceği, o toplumun en temel dinamiği olan gençlerle şekillenmektedir.
Huzurlu ve güvenli bir gelecek inşa etmek, ancak maddi ve manevî bakımdan donanımlı ve hayatı değerler üzerinden okuma kabiliyetine sahip bir gençlik ile mümkündür.
Toplumsal gelişmenin ve yükselmenin imkânı, gençlerin hayallerinde ve gayretlerinde gizlidir. Gençlerin omuzlarında yükselerek tüm insanlığa model olan asrısaadet, bu noktada bizler için önemli bir referanstır.
Nitekim Peygamber Efendimizin adalete ve merhamete dayalı bir medeniyet inşasında en önemli rolü ashab-ı kiram’ın gençleri üstlenmiştir.
Allah Rasulü (s.a.s.);
Cehaletin karanlık duvarlarını, gençlerin azim, irade ve kararlılıklarıyla yıkmış; insanlık için aydınlık bir ufuk açmıştır. Tarihin akışını değiştirecek köklü dönüşümleri gençlerin enerjisiyle hayata geçirmiştir. İslam’ın nurunu dünyanın en uzak noktalarına gençlerle ulaştırmıştır. Gençlerin değerini takdir etmiş, onların yüreğinden ve elinden tutarak insanlık için üstün değerler üretmiştir. Onları akıl, bilgi, duygu denklemini gözeten bir yaklaşımla, aşkla yoğurarak insanlığa umut olacak bir model toplum inşa etmiştir.Gençlik, toplumun aynasıdır. Nurettin Topçu’nun ifadesiyle “Gençlik, geleceğin tohumudur.” Dolayısıyla yarınlarının nasıl olacağını görmek isteyenlerin bu tohumun özüne bakmaları kâfidir. Gençlerini ihmal eden toplumlar, geleceğe dair umutlarını heba etmiş demektir.
Bugün bilginin, inancın ve ahlakın örselendiği; değerlerin itibarsızlaştırıldığı bir çağa tanıklık ediyoruz.
Dünya, köklü değişim ve dönüşümlere sahne oluyor. Özellikle son yıllarda, küresel ölçekte yaşanan sosyo-kültürel, ekonomik değişmeler ve teknolojik gelişmeler, bireysel ve sosyal hayatta ciddi dönüşümlere sebep oluyor. Bu durumun olumsuz yansımalarından da en fazla gençler ve çocuklar etkileniyor. Bugün gençlerimizi ve dolayısıyla geleceğimizi tehdit eden pek çok olumsuzlukla karşı karşıyayız.
Bildiğiniz üzere yirmi birinci yüzyılın başlarına kadar gençlerin şahsiyetleri, aile, okul ve sosyal çevre üçgeninde şekilleniyordu. Özellikle ailenin belirleyici bir faktör olduğu bu süreçte gençliğe tesir eden unsurlar, büyük ölçüde okul, mahalle ve sosyal çevre ile sınırlıydı.
Ancak, son yıllarda teknoloji alanında yaşanan baş döndürücü gelişmelerle birlikte gençlerin başta şahsiyetleri olmak üzere duygu, düşünce ve ideallerine yön verme hususunda internet, dijital ortamlar ve sanal mecralar, bu sürece yoğun ve etkin bir şekilde dâhil oldu. Hatta bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir tezahürü olarak hayatın her alanını kuşatan dijital dünya ve sosyal medya mecraları, gençlerin iletişim ve etkileşim biçimlerinin ana mecrası haline geldi.
Elbette bu yeni teknolojik gelişmeler, gündelik hayatı önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır. Fakat değerler açısından derin savrulmalara zemin teşkil eden bu süreç, hayata ve sosyal ilişkilere dair yeni ve girift sorunları da beraberinde getirmektedir.
Bugün iletişim araçları sınır tanımadan tüm coğrafyalara egemen kültürlerin pazarlama aracına dönüşmüş durumdadır. Yeni imajlar, düşünceler, tutumlar, yeni davranış biçimleri ve alışkanlıklarla bir kültür emperyalizmiyle karşı karşıyayız.
Bu durum medeniyetimize karşı bir meydan okumadır. Bu meydan okumanın travmatik tezahürleri, ülkemizde de değişik şekillerde kendini gösteriyor.
Kültürel etkileşimin küresel boyutta ve son derece hızlı bir şekilde gerçekleştiği bu mecranın, gençlerin zihin ve gönül dünyalarında büyük ve kalıcı etkiye sahip olduğunu görmemiz gerekir. Söz konusu etkinin gençlerin inanç, fikir ve hayallerindeki yansımalarının ise ancak yıllar sonra tam anlamıyla fark edileceği kanaatinde olduğumu ifade etmek istiyorum.
Nitekim modern yaşam tarzının beslediği tüketim ve gösteriş sektörü, hedef kitle olarak hep gençleri seçmektedir.
Bilhassa popüler kültürün gençlerin yoğun bir şekilde kullandığı sosyal medya üzerinden bencilliği, bireyselliği ve hatta cinsiyetsizliği alabildiğine teşvik ettiğine şahit oluyoruz.
Gelinen noktada, hayatın temel gayesi olan kulluktan vareste bir anlayışla toplumsal hayatı tüm veçheleriyle etkisi altına alan ve toplumun birlik-beraberliğini, değerlerini ve geleceğini tehdit eden bu sorun, gençlerimizi ve geleceğimizi her taraftan kuşatmış durumdadır.
Bu sebeple yaşadığımız çağa ve çağın getirdiği problemlere karşı gençlerimizin mukavemetini artırmak için bugün her zamankinden daha fazla çabaya ve çalışmaya ihtiyaç vardır.
Bu süreçte gençlerin dilinden ve halinden anlamanın önemi daha da belirginleşmiştir.
Ayrıca gençlerin maddi ve manevi yönden yetiştirilmesi noktasında kişisel yönelimlerinin ve çağın gerçekliklerinin dikkate alınarak yeni bir eğitim ve hizmet perspektifi geliştirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Değerli Mesai Arkadaşlarım,
Hayatı anlamlı kılan değerler açısından derin savrulmaların yaşandığı bir vasatta istikbalimizi teminat altına alabilmek için gençlere özel bir ilgi ve yakınlık göstermek durumundayız. Bugün özellikle gençleri cenderesine alan fikrî ve ahlakî bunalımların kökenleri üzerinde iyi düşünmek zorundayız. Onların hayatlarını ve istikballerini karartan duygusal ve ruhsal sorunların arka planını doğru tespit ederek sebepleri izale edecek stratejiler geliştirmek mecburiyetindeyiz. Yarına dair söyleyecek sözü, hedefi ve ideali olanlar, bugünün gençlerinin gündeminden haberdar olmak zorundadır. Onların ilgi, beklenti ve yönelimlerini göz ardı ederek onlar üzerinden bir gelecek tasavvuru oluşturmak elbette mümkün olmayacaktır.Değerli Arkadaşlar!
Modern dönemin gençlik sorunlarının kökeninde insanın fıtratına dair ciddi bir ihmalin yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zira hayatı salt pozitif bilim ve popüler kültürle dizayn etmeye çalışanlar, ne yazık ki insanın sadece maddi ve nefsanî yönünü öne çıkararak onu asıl değerli kılan manevî ve ahlaki yönünü ötelemiş ve ihmal etmiştir.
Bilgi ile bilinci, Bilim ile inancı, Akıl ile kalbiKavgalı hale getiren parçalayıcı ve dışlayıcı bir anlayışın insana, aileye ve topluma huzur vadetmesi elbette mümkün olmayacaktır. Nitekim bugün bilimin ve teknolojik imkânların alabildiğine ilerlemesine rağmen insanlık, daha güzel ve daha huzurlu bir hayata kavuşmuş değildir.
Şunu özellikle ifade etmek isterim ki bireysel, toplumsal ve küresel boyutta yaşanan anlam ve ahlak krizlerinin bertaraf edebilmesi, ancak insanın kendisiyle, rabbiyle ve evrenle barış içerisinde olması ile mümkün olacaktır. İnsanın kendisiyle, rabbiyle ve evrenle ilişkisini aklın aydınlığında ve vahyin kılavuzluğunda kurması gereklidir. Çünkü insan, ancak bunu yapabildiğinde varoluşsal bunalımlarını sekinete dönüştürecektir.
Dolayısıyla bugün akıl-vahiy, madde-mana, ruh-beden dengesini ikame edecek bir hayat tasavvuruna ve bireysel, toplumsal ve küresel boyutta bir ahlâk inşasına ihtiyaç vardır.
Bu görev hepimizin sorumluluğundadır. Bu bağlamda, bizlere erdemli insan faziletli toplum idealini telkin eden inancımızın ve onun aydınlığında tebarüz eden özgün medeniyet birikimimizin en büyük imkânımız olduğunu düşünüyorum.
Bizler, hem kendimiz hem de tüm insanlık için umut dolu bir gelecekten söz edebilmek için;
Medeniyet müktesebatımızdan hareketle varlığı anlamlı, insanı ahlâklı kılan değerleri yeniden güçlü şekilde ikame etmenin ve gençlerin idrakine sunmanın yollarını bulmak zorundayız. Gençlerimizi İslam’ın ilkeleriyle şekillenmiş olan medeniyet değerlerimizle buluşturmanın yollarını aramalıyız. Onları hakikatin sahih bilgisiyle buluşturmanın araçlarını geliştirmeliyiz. Onların duygu düşünce ve zihin dünyalarını sağlam bir zemin üzerinde, doğru malzemelerle, uygun bir imarla ve yetenekli ustaların ellerinde inşa etmenin yollarını bulmalıyız. Gençlerimizi “iyi bir insan ve iyi bir vatandaş” olarak yetiştirebilmek için var gücümüzle çalışmalıyız.Bütün bu söylediklerimizin bir aşk ve ideal bir dava ve mefkure olduğu apaçık ortadadır.
Kıymetli Hocalarım!
Bugün burada bizleri buluşturan en temel saik, esasen yüreğimizde büyüttüğümüz bu yüce idealdir.
Bilgi ile hikmeti bütünleştiren, hayatın gayesini idrak eden, kendine, topluma, çevreye ve rabbine karşı sorumluluklarının farkında olan bir nesil yetiştirme arzusudur.
Güzel ahlakı hayatının her alanında ve her anında temsil eden, güven veren, sevgiyi, adaleti, merhameti, nezaketi kuşanan, şiddetin ve anarşinin uzağında, zulmün karşısında, mazlumun yanında durabilen bir nesil yetiştirme gayesidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, böyle bir gaye ve sorumlulukla gençlerimize ulaşma ve rehberlik etme onlar için en ideal hizmeti üretmenin gayreti içerisindedir.
Başta din hizmetleri ve eğitim faaliyetleri olmak üzere, vatandaş, soydaş ve dindaşlarımızın yaşadığı ülke ve topluluklara yönelik pek çok alanda hizmet üreten Başkanlığımız, gençlere ve çocuklara yönelik çalışmalara özel bir önem vermektedir.
Bu kapsamda gençlerin hem sosyal hem de manevi gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla “Diyanet Gençlik Merkezleri” oluşturuyoruz.
Sizler gibi gençlerle iletişimi güçlü, fedakâr hoca ve hoca hanım kardeşlerimiz vasıtasıyla Diyanet Gençlik Koordinatörlüklerini alanda aktif hale getirmeye çalışıyoruz.
Gençliğe Değer projesini yürütüyoruz. Her bir vaiz, imam hatip, müezzin, KKÖ arkadaşımızın asli işlerinden birinin gençlerle ilgilenmek olduğunu il müftüsü olarak ben de dahil her birimizin ilgilendiğimiz en az 10 gencimiz olmalı diyoruz.
Üniversite yurtlarında görevlendirmiş olduğumuz “Manevi Danışmanlar” marifetiyle gençlerimizin daima yanında olmaya gayret ediyoruz. Onların milli ve manevi değerleri kuşanmış bir şekilde mezun olup insanlığa faydalı birer nefer olabilmeleri için çabalıyoruz.
Bizim bu alandaki en büyük amacımız, gençlerimizin köklerine ve değerlerine bağlı, aynı zamanda çağın gerektirdiği ilim ve irfanla da mücehhez bir nitelikte yetişmeleridir.
Bu sebeple gençlerimizin sahih dini bilgiye doğru kaynaklardan ulaşması ve medeniyet değerlerimizi özümsemesi için büyük bir gayretle hizmet üretiyoruz.
Sakıncalı ve zararlı akımlara karşı bir farkındalık ve bilinç oluşturarak gençlerin kendilerini her türlü aşırılıklardan koruyabilecek bir donanıma erişmelerini hedefliyoruz.
Bütün bu hizmetleri yürütürken kendimize sormamız gereken üç önemli soru vardır?
Neredeyiz? Nereye gitmek, hangi seviyeye ulaşmak istiyoruz? Oraya nasıl gideriz?Değerli Arkadaşlar!
Gençlik çalışmalarında başarılı olabilmek için gençlerin ilgi, eğilim ve beklentilerini, zihinsel, duygusal ve davranışsal yapılarını doğru bir şekilde tanımanın önemi izahtan varestedir. Bu yüzden söz konusu alanla alakalı düzenli okumalar yapmalıyız.
Gençlerle iletişim, ergen psikolojisi, yaşam koçluğu vb. alanlarda düzenli okumalar yapmaktan bahsediyorum. Başta Diyanet TV’nin youtube kanalı olmak üzere internet konuyla alakalı pek çok materyale sahip. Bunları değerlendirmek gerek.
Uzmanlık alanlarınız olan gençlik ve manevi danışmanlık ile ilgili devamlı bir akademik gündeme sahip olmalısınız. Bu noktada zamanın ruhunu okumak ama elimizi çabuk tutmak zorundayız.
Hâlihazırda gençlik hizmetlerimiz hususunda başta milli eğitim, gsb ve üniversitemiz olmak üzere pek çok kurum ve kuruluşla işbirliği halindeyiz. Gençlerimizin inanç, değer ve kültür erozyonu karşısında ayakta kalabilmeleri ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir nitelikte yetişmeleri için bu alandaki işbirliklerimizi daha ileri bir noktaya taşımak durumundayız.
Malumunuz olduğu üzere Başkanlığımızın insan kaynağı, temelde milli eğitim olmak üzere ilahiyat ve İslami ilimler fakülteleridir. Dolayısıyla hizmetlerimizin niteliği ve kalitesi, büyük ölçüde milli eğitimin ve üniversitelerin yakaladığı eğitim-öğretim standardıyla doğru orantılıdır.
Bu toplantımızda gençlerimizi anlamanın ve onlara daha iyi hizmet vermenin imkanlarını sorgulayacağız. Medeniyet değerlerimizi gençlerimize ve tüm insanlığa en güzel şekilde, doğru bir yöntem ve uygun bir üslup ile ulaştırmanın yollarını arayacağız. Burada yapacağımız müzakerelerden faydalı, yapıcı ve ufuk açıcı sonuçlar çıkacağına inanıyorum.
Bu vesileyle değerli katkılarınızdan dolayı her birinize şimdiden teşekkür ediyor; toplantımızı hayırlı hizmetlere vesile kılmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Tekrar hepinizi muhabbetle selamlıyorum…
İl Müftüsü Mustafa Soykök' ün konuşmasının ardından tek tek her bir ilçenin rapor müzakerelerine geçildi.
Programın öğleden sonraki kısmında ‘‘Günümüzde Gençlik ve Kimlik’’ konulu seminer düzenlendi. Seminere konuşmacı olarak katılan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, yaptığı konuşmada ‘‘ 1200 lü yıllarda Moğolların ve Bizans’ın yaptığı saldırı ve yıkımlardan dolayı ‘Ümmeti Muhammedin ömrü bu kadarmış’ diye söylenilen bir ortamda Anadoluda bambaşka bir şey filizlenmiş, yeşermiş ve Osmanlı Devleti kurulmuştur. Gençlik öldü bitti söylemlerine kulak asmadan olumsuz düşünmeden var gücümüzle çalışacağız.
Gençliği belli bir yaşa ve kalıba sığdırmak, onu sınırlamak doğru değildir. 1980’li yıllarda insanlar liseden mezun olunca hemen iş hayatına başlardı fakat şimdi gençler 30-35 yaşlarına kadar eğitim öğretim hayatlarını devam ettiriyor. Yani gençlik zamanı uzamış oluyor. Toplumun en dinamik kesimi gençlerdir. Bu dünyanın görünen ve görünmeyen egemen güçleri vardır. İşte bu güçler, en dinamik kitle olan gençleri mümkün olabildiği kadar bencil, bireysel, değerleri olamayan, hayatlarını anlık yaşayan, ufku olamayan gençler dizayn etme amacındadırlar. Bu tahribatı da kitle iletişim araçları ve medya ile yapmaktadırlar.
Daha ilkokulda bize öğretilen ‘İnsan Sosyal Bir varlıktır’ bilgisi verilir. İnsana verilecek en ağır ceza sosyal ortamdan koparmaktır. Örneğin Aileden başlayalım; artık herkes ayrı odalarda oturuyor, akrabalar farklı sebeplerle başka şehirlerde kaldı birbirimizden uzaklaştık, komşular aynı şekilde herkes içine kapanmış. Gençleri bu bencillik ve bireysellikten kurtarmamız gerekmektedir. Din ve Ahlak bizlerden sosyalleşmemizi ister, iyi günde kötü günde yan yana olmamızı, ben değil biz olmamızı ister.
İnsanları kimlikleriyle kategorize ediyorlar. Örneğin; akademisyeni akademisyen olamayandan, doktoru doktor olmayandan, orta yaşı gençlerden, gençleri yaşlılardan ayırıp bencilliğe itmeye çalışıyorlar. Gençleri hızla aynı tarzda tüketen ve düşünen bir kalıpta olmasını, hayatı anlık yaşamalarını istiyorlar. Ama gençlerimiz saman alevi gibidir, ulaşılmayı ve bir şeylerin kendilerine anlatılmasını bekliyorlar. Sadece ateşi yakıp üflememiz gerekiyor. Çünkü fıtrat ağır basıyor içlerindeki cevheri açığa çıkarmamızı bekliyorlar. Örneğin; Deprem bölgesinde büyük bir felaket yaşadık. Rabbim bir daha böyle büyük acılar yaşatmasın fakat ülke olarak hemen ’Biz’ olduk bir olduk her şeyimizle yardıma koştuk. Çünkü fıtratımızda bu var birbirimize yardım etmek var sosyal olmak var.
Genel olarak baktığımızda egoist ve bencil yaşamaya teşvik edilen bir genç kitlesi var. İşte bu kitlenin içinde kalbinde bizi biz yapan değerlerde var. Onların kalbindeki bu ateşi yakmamız lazım. Bu gençlerle biz ilgilenmezsek başkaları hep ilgileniyor. bunu bir sorumluluk olarak ve samimiyetle yapmamız gerekiyor. Bizim samimiyetimizi gören gençler hemen rotaya giriyor’ diyerek sözlerini bitiren Prof. Dr. Celalettin Vatandaş programı düzenleyen, tertip eden ve katılan herkese teşekkür etti.