Uzun zamandır gündemimde olan fakat ifade etmekte zorlandığım, Yazarsam başıma geleceklerden ötürü endişelendiğim hatta bu yazıyı üç dört müsvedde karalamasından sonra bütün cesaretimi kuşanarak yazmaya başladım. Malumunuz Hakkı ayağa kaldırmak gibi bir vazifemiz var ve bundan kaçamayız her ne kadar bunun için taşlanacak olsak bile. Günümüzde kadınla ilgili bütün konuların ısrarla biz Hocalar için mayın tarlası haline getirilmesi ve bu konuda Linç mekanizmasının sonuna kadar işletilmesi konusunda Nureddin Yıldız ve İhsan Şenocak Hocalarımız başta olmak üzere en güncel örnekler. Bütün bunlara rağmen birisi söyleyecek işte ne yaparsınız Vazife bu.
Ülkemizdeki dizi ve sinema sektörü marifetiyle bilinç altına kazınan, şarkıcısı sporcusuyla toplumun özelde gençliğin önüne koyulan Yaşam biçimi dayatması özellikle de giyim kusamda kendini göstermektedir. Yasal düzenlemelere rağmen okulların Cafe kuşatması altında olması. Buraların gençlerimize şık olma marka giyme dayatmasının bir aracı haline getirilmesi ister istemez gençlerimizi birer Podyum İşçisi haline dönüştürdü.
Ailelerin çocuklarının bu yüksek seviyeli! yaşam stiline uygun yaşam sürmesi için Eğitim adına ayrılan bütçenin, Eğitim yerine Giyim - kuşam ve Cafe masraflarına gitmesi. Eğitim için yapılan bunca hamleye rağmen istenilen yöne bir arpa boyu yol alınamamasının bir açıklaması olsa gerektir.
Evinin önünde Lise olan birisi olarak işin tam da içindeyim. Bir sosyal bilimci dürtüsü ile yaptığım gözlemler o kadar acı ki. Siz hiç sabahleyin okula giden Liseli gençlere bakıp seyrettiniz mi? Hele ki kız öğrencilerin -yasak olmasına rağmen ki yasak uygulanmalıdır- makyaj ve saç stilleri ile mankenlere taş çıkartması, delikanlıların artistlerin bire bir kopya olma çabalarına şahit olurdunuz. Yoldan geçtiklerinde o enfes pahalı parfüm kokularının sizi kendinizden geçirmesi, ayakkabıdan yürüyüşe kadar KOPYA KOBAY bir nesil.
Bütün derdi gayesi yeni ifadeyle cool olma olan bu gençleri okulun yanındaki cafelerde arzı endam ederken görün hele. Kızların kadınlıklarını bütün haliyle gösteriye çıkardığı bu yerler Podyon İşçisi haline getirilen bu zavallılar için seferber olan başta anne baba olmak üzere Devletimizin çabalarının nasıl da heba edildiğini söylememe bilmem gerek var mı?
Zaman zaman sosyal medyaya da yansıyan bu Podyum İşçilerinin şımarıklıkları eminim ki hepimizi derinden düşüncelere sevk ediyor. Bu düşüncelerim zannedilmesin ki sıradan bir Lise gözlemlerim. Bir ziyaret vesilesiyle gittiğim ismini kirletmekten haya edeceğim İlahiyat Fakültesinde de yaşadım. Orada da durum aynı. Kız öğrencilerin sayısının hayli fazla olduğu daha girer girmez anlaşılan bu Fakülte, tıpkı yukarıda ifade ettiğim gibi Podyum İşçilerinin endam ettikleri bir yer halini almış. Pahalı parfüm kokuları zaten sizi daha girer girmez selamlayan bu fakülte, kızlı erkekli oturma grupları ile kantini sizi şaşırtmıyor bile. Burada 2006 mezunu olarak kendimi Uzaylı olarak görüp bu kadar Dünyalı arasında çok rahatsız olduğumdan ancak bir çay içimi bulunabildim. Geleceğin mihrap bekçilerinin uzun buklemli saçları, kızların kantini inleten kahkahaları arasında gözüme ilk çarpanlar. Bir başka yazıda paylaşmak istediğim SAKAL SOYKIRIMINI ise hiç açmayayım isterseniz. Diriliş Ertuğrul dizi setini andıran bu genç arkadaşlar Sakallarını tamamen bir aksesuar haline getirmiş demekle yetineyim.
Özetle Gençlerimiz okula değil de Podyuma çıkıyorlar Mankenlere de taş çıkartıyorlar artık alkış mı yaparsınız yoksa başınızı iki elinizin arasına alıp ne yapmalıyım mı dersiniz veya Ailelerin yaptığı gibi görüp de görmemezlikten gelirsiniz Yorum sizin.